Turizm Turları ve BURSA ZOO
'Turizm'' ve 'Bursa'' dendiği zaman hemen, gerçekten paha biçilmez değerdeki tarih hazinemiz, gözümüzün önünde canlanıyor. Tarihi Hisar içi, Osmanlı'nın Bursa'da köklenen ve gelişen devlet yapısının ürettiği Hanlar Bölgesi ve Kapalıçarşı, Ulucami, Yeşil Camii ve Yeşil Türbe, Yıldırım Camii, vb
Evet bu değerlerimizin hepsi, kentimizi ziyaret edenleri, unutulmaz anılara sahip kılacak özelliklere sahipler, turizm firmaları da bunun farkında olduklarından kafilelerin Bursa turu programlarına yerleştiriyorlar bu değerlerimizi.
Ancak Bursa'mızın bir başka değeri daha var, Bursa Hayvanat Bahçesi, uluslararası adıyla Bursa ZOO, kanımca turist kafilelerinin ilgisini çekecek özelliklere sahip doğa harikası bir alan. Bildiğiniz gibi Bursa ZOO, Avrupa Hayvanat Bahçeleri ve Akvaryumlar Birliği'nin, EAZA'nın asli üyesi ve içindeki doğal yaşam düzeni herhangi bir Avrupa hayvanat bahçesinde uygulananın aynı, fazlası var eksiği yok. Evet fazlası var, 2 bin dönüm alan, çok özel seçilmiş ağaç, çalı, çiçek ve bitki türleriyle kaplı, adeta bir doğa kolleksiyonu, hayvanların yaşam alanları ise, doğadaki yaşam alanlarında mevcut olan bitkilerle kaplı.
Aslında kentimizi ziyaret eden, özellikle Arap turistler, küçük kafileler halinde bahçemize geliyorlar, zevkle ve merakla geziyorlar, bu ilgiyi daha büyük kafilelere aktarmanın ve Bursa anılarına Bursa Zoo'yu da yerleştirmenin, doğru olacağı kanısındayım
İZNİK'te
Rüzgar Santralı
Geçen hafta İznik çevresindeki bir tepelik alanda kurulması planlanan rüzgar santralı için, çevre köylerde yaşayanların büyük tepkisi gazetelerimizde yer aldı. İlk bakışta neden tepki, enerji üretimini çevreyi kirletmeden yapacaklar, desteklemek gerekmez mi? dediğinizi duyar gibiyim. Oysa köylümüzün tepkisi santrala değil, kurulması düşünülen alana, ki bu alan çapları 1,5 metreyi aşan kayın ve gürgen ağaçlarıyla, koruma altına alınmış endemik bitki türleriyle kaplı. Ayrıca ormanın içinde ayı, kurt, tilki, çakal, yaban domuzu, gelincik, sansar, sürüngenler ve çok çeşitli kuşlardan oluşan çok zengin bir canlı yaşam var. Ve ne yazık ki Çevre Bakanlığı, çevre uyumlu tesis kurulacak(!) diye, ÇED raporuna bile gerek görmemiş. Oysa köylülerimiz, biz santrala karşı değiliz, yerine karşıyız, gelin çevredeki çıplak tepelere kurun bu santralı, diyorlar ve de çok haklılar, gelin kendilerini doğa varlığımıza sahip çıktıkları için hem kutlayalım, hem de bu çabalarına destek olalım
Zeytinliklerimiz
TMMM Sanayi Komisyonunda görüşülmekte olan Üretim Reform Tasarısı içinde yer alan, kamu yararı kararı alınmış yatırımlar için zeytinlik alanlarda ağaçların kesilmesine izin verecek madde, iktidar ve muhalefet partilerinin müşterek kararıyla, tasarıdan çıkarıldı ve Sayın Bakan Faruk Çelik tarafından da, zeytinlik alanların imara açılması kesinlikle söz konusu değildir, beyanı yapıldı.
Bu arada İznik'te, üzerinde tek bir zeytin ağacı bulunmayan ve fakat tapuda 'Zeytinlik'' diye görünen arazilere yıllardır belediye el süremiyor, diye yakınmalar var, bu yakınmaları geçen hafta Okan Tuna köşesinde dillendirdi. Ben de, o toprakların verimliliğinin artmasını sağlayacak projeleri uygulamış bir kişi olarak, hem sevgili Okan Tuna'ya, hem de Sayın İznik Belediye Başkanımıza soruyorum ve de yakınıyorum. Neden yıllardır o araziler boş bırakıldı? Neden o arazilere zeytin ağaçları yeniden dikilip, bu gün üzerinden zeytin mahsulü almamızdan mahrum bırakıldık?
Evet, 1939 yılından beri yürürlükte olan 'Zeytinlikleri Koruma Kanunu''nu delmemek çok doğru bir karar ve Sayın Bakanın beyanı da, çok doğru bir beyan
Sizlere bu köşede, zeytin varlığımızın büyüklüklerini, zeytinin değerini çeşitli vesilelerle aktardım. Gerçekten çok değerli bir doğa hazinesine sahibiz, ama galiba bu hazinemizin pek farkında değiliz. Dünyada var olan zeytinliklerin yüzde 93'ü Akdeniz bölgesine yerleşmiş ve zeytin bu yöre ülkelerinin hem önde gelen bir ekonomik gücü, hem de yöre halkının değerli bir besin kaynağı. Akdeniz ülkeleri arasında zeytinyağı üretimi sıralamasına bakacak olursak, yılda 900 bin tonu aşan üretimiyle İspanya birinci sırada yer alıyor, onu 500 bin tonu aşan üretimiyle İtalya, 450 bin tonluk üretimiyle Yunanistan takip ediyor. Türkiye olarak, 200 bin tona yaklaşan üretimimizle dördüncü sıradayız. Bizi adeta başa baş olacak seviyede, Tunus ve Suriye takip ediyor
Ayrıca biz, tane zeytin üretiminde ve tüketiminde de ön sıralarda yer alıyoruz. Bu konuda Marmara Birlik çok verimli ve etkin bir rol üstleniyor. Aslında Marmara Birlik ve zeytin ticareti yapan firmalarımız, dış pazarların ağız tadını iyi araştırıp dünya pazarlarında güçlü olmamızı sağlamalılar, burada kritik çizgi, 'benim zeytinim bu'' demek yerine onların ağız tadına uygun, örneğin şekerli zeytin(!) üretmek ve o pazarlara Türkiye olarak yerleşmek.
Tüm bunları yazarken, her vesile ile sorduğum bir soruyu da sizlerle paylaşmak istiyorum, Marmara, Ege, Akdeniz bölgeler iklim koşulları zeytinlik oluşumu için çok uygun, neden ağaçlandırma yapılan alanlara çam filizi dikmek yerine zeytin fidanı dikmiyoruz?
Örneğin geçen sene yanan çam ormanı alanı neden zeytinlik yapılmıyor?
Bu arada bizim evden bir kopya vereyim, bizim mutfakta pilav dahi zeytinyağı ile pişer, tavsiye ederim, deneyin, zeytinyağı ile pişireceğiniz yemekleriniz hem sağlığınıza yararlı, hem de çok daha leziz olacak
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?