Geçen hafta, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba, tarım ve hayvancılık sektörüne yönelik yeni bir çalışma içinde olduklarını açıkladı. Açıklamalarının ağırlıklı bölümünde, üretimde dengeyi sağlayacak bir politika izleyecekleri, tarımsal destek ödemelerini yılda iki kez yapacakları, desteklemeleri ürünü ekmeden verecekleri ve üreticiyi tefecinin elinden kurtaracakları vurgulanıyordu. Hayvancılık sektörü ile ilgili yeni bir çalışma içinde oldukları, önümüzdeki 2,5 - 3 yıl içinde et ithal etmeyecek duruma gelecekleri, hayvancılık sektörünün desteklenmesiyle birlikte kırsaldaki nüfusu korumayı amaçladıkları yer alıyordu, Sayın Bakanın açıklamalarında.
Aslında hedef güzel, ancak hedefe ulaşma yönteminin tartışılmasının gerekliliğine inanıyorum. Sayın Bakanın açıklamalarından, hayvancılık sektörünün finansal olarak destekleneceğini, bu vesile ile et üretimimizin artacağının hedeflendiğini anlıyorum.
Oysa kanımca, sorunun çok, ama çok büyüğü para eksikliği değil, bilgi eksikliği
Ben bu konuyu, geçen Mart ayında, Kırmızı Et ve Türkiye, geçen ay da Tarımsal ürün İTHAL EDEN değil, İHRAÇ EDEN olmalıyız, başlıkları altında bu köşede irdeledim, Sayın Bakanın teknik ekibi bu yazılarımı okuma ve aktardığım sistemleri inceleme imkanları olursa, hedeflerine gidecek yola daha sağlam adımlar atarak girerler, diye düşünüyorum. Tabii bu yazılarımın içeriği havada uçan bilgileri kapsamıyor, hepsi bugün canlı canlı uygulanan örneklere dayanıyor.
Hollanda bizim 1/20 büyüklüğünde bir ülke, ama kırmızı et ihracatında dünya dördüncüsü, süt ve sütlü ürünler ihracatında dünya üçüncüsü
Alp ülkeleri, Fransa, İsviçre, Avusturya, Almanya Alp dağlarının eteklerindeki çayırlarda çok yoğun et ve süt hayvancılığı yapıyorlar. Çayırda nasıl hayvan beslediklerini anlatmıştım bu yazılarımda.
Gene bir başka yazımda, İspanya'da uygulanan bir hayvancılık projesini anlatmıştım. Orta İspanya'da yeni hizmete sokulan bir baraj ve sulama projesi alanında geliştirilen hayvancılık modelini
Proje fizibilitesinde ön görülen kişi başı tarım alanı büyüklüklerine göre, proje alanındaki mevcut köyleri 200 haneye çıkarmışlar, boş kalan alanda da 200 hanelik yeni köyler oluşturmuşlar. Her köy sakinini bir kooperatif çatısı altında toplamışlar. Köylü kendi tarlasında hayvan yemi ekip biçiyor, ürünü üyesi olduğu kooperatife satıyor, evinde 10-15 süt ineği besliyor ama otunu kooperatiften satın alıyor, ürettiği sütü de kooperatif çatısı altında kurulmuş ve kendisinin de ortağı olduğu süt ürünleri şirketine satıyor. Tabii tüm bu üretimlerin her safhasında bilim insanlarının araştırmaları sonucu akıttığı bilgiler uygulamayı yönlendiriyor, ürün verimliliğini ve kalitesini üst düzeye taşıyor. Ve sonuçta kooperatif üyelerinin gelir düzeyleri ve yaşam koşulları sıradan bir köylü olmanın çok üzerinde oluşuyor, evlerinin kapısından içeri adım attığınızda size ineklerin tezek kokusu hoş geldiniz diyor ama, evin yaşam bölümüne geçtiğinizde, gelir düzeyi yüksek bir ailenin yaşam ortamında buluyorsunuz kendinizi.
Eğer bu anlattıklarımdan esinlenerek, Sayın Bakanın 'Tarımsal Destek Ödemeleri''sözünü, bu desteği önce, 'Tarımsal Bilgi ve Sistem Oluşumu Desteğine'' dönüştürebilirsek, işte o zaman et ithal etme konumundan çıkarız, zaman içinde de et ihraç eden ülkekonumuna yerleşiriz.
Aslında, çok sık kullandığım deyimdeki gibi, Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok, Bakanlığımız yetkilileri, meslek odaları, hayvancıkla uğraşan çiftçi gurupları ve de bu konunun içinde olan bilim insanlarımız, yukarıda özet bilgilerle aktardığım veya benzer uygulamaları, anılan ülkelerde incelemeleri ve gözlemledikleri bilgileri ve uygulamaları bizim hayvancılık sektörümüze aktarmaları, bizim sektörümüzün de önünü açabilecektir.
Tabii daha köklü ve kalıcı çözümler üretmek için ilk adımları örnek uygulamalarla atmak uygun olur kanısındayım ve hemen aklıma, her zaman olduğu gibi, Karacabey Harası geliyor. İçinden gelip geçerken gördüğüm kadarıyla, bir bölümünde yarış atı yetiştiriciliği yapılıyor, büyük bölümünde yoğun bir kullanım yok herhalde. Haydi gelin Sayın Bakan, ülke hayvancılığının önünü açacak örnek bir uygulamaya burada başlayın. Haydi gelin burada et ve süt hayvancılığı yapacak, İspanya modeli bir hayvancılık köyü kurun, hayvan yemi tarlalarıyla, çayırlarıyla, meralarıyla, ahırlarıyla, et ve süt tesisleriyle donatın, tabii bu sistemi desteklemek için, köy çocuklarını hayvancılık alanında uygulamalı yetiştirecek meslek okulları kurun ve de yukarıda bahsettiğim ülkelerden aktarılabilen bilgileri hem eğitimde, hem de sahada uygulamaya sokun. İşte gerçek anlamda, yüksek kalite ve verime ulaşma yolunda atılacak etkin destek bu olur,
Sayın Bakanım
Not: Geçen haftaki yazıma esas olan fotoğraf, gazetecilik etiği nedeniyle, yönetimimiz tarafından değiştirilmiştir. Konan fotoğraftaki görüntü yazımda anlatılanlarla uyumsuzdur, sizlerden özür dilerim.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?