Geçen haftalarda gazetelerimizin manşetine, 'Üçüncü Üniversitemiz kuruluyor'' haberi yerleşti. Aslında biz Bursalılar için gerçekten sevindirici bir haber, BTSO Karacabey'de kurulma adımlarını attığı, ileri teknoloji kullanacak sanayilerin yerleşeceği Teknosab ortamında, bu sanayii türlerini destekleyecek uzmanları yetiştirmeyi amaçlayan üniversitenin kurulmasını da hedefleri arasına yerleştiriyor.
Bu vesile ile ben size bir başka haberi daha ileteyim, 'Dördüncü Üniversite'' de yola çıkmak üzere, geçenlerde Çağdaş Eğitim Kooperatifi tarafından Uludağ Üniversitesi yanında oluşturulan, anaokulu ve ilkokul sistemine, hayırsever bir iş adamımızın destekleriyle lise eklendi. Lisenin açılış töreninde, ÇEK başkanımız açılış konuşmasında, yeni hedeflerinin bu eğitim beraberliğine üniversiteyi eklemek olduğunu vurguladı. ÇEK'in kurucuları arasında yer aldığım için bana da söz verildi, ben bir sonraki adımımızın, hatta adımlarımızın önceliğinin üniversite değil, meslek okulları olması gerektiğini, katılımcıların değerlendirmesine sundum.
Sanayicilerimizin kaliteli eleman temininde yaşadıkları güçlükler, bu elemanları yetiştirecek meslek okullarının oluşumlarının gereğini açıkça ortaya koyuyor, hele yola yüksek teknolojili üretimle çıkıyorsanız, tezgahları başında, ağırlıklı olarak ileri teknolojinin kullanılacağı ortamlarda bu üretimi yapacak kişileri de, bu özelliklere sahip olacak şekilde yetiştirmek zorundasınız. Ben her vesile ile bu konu gündeme geldiğinde, kaliteli meslek elamanının ancak uygulamalı eğitim sistemine sahip meslek okullarında yetişebileceğini dile getiriyorum.
İleri teknolojileri kullanacak sanayileri barındıracak Teknosab oluşumunda yer alacak fabrikaların üretim bantlarında çalışacak elemanların, bu teknolojileri iyi öğrenmiş olmalarının gereği tartışılamaz. Evet, ileri teknolojileri öğrenip, hem uygulayacak, hem de geliştirecek teknik kadroların oluşumu için, böyle bir üniversitenin gerekli olduğu da tartışılamaz, ama onların yöneteceği kadroları yetiştirecek, ayni vasıftaki meslek okullarının var oluşları, sistemi sağlam temellere oturtacaktır. İşte bu nedenle BTSO yönetiminin üniversite hedefinin önünde, ileri teknolojili sanayinin gerektireceği özelliklere sahip, yeteri sayıda meslek okulunu da Teknosab ortamında kurması gerektiğini düşünüyorum ve de hiç vakit kaybetmeden, fabrikaların kuruluşu paralelinde, kaliteli eleman yetiştirme çarklarının döndürülmesi gereğini de
Aynı önerimi ÇEK yönetimine de yapıyorum ki onlar için Üniversite Oluşumu, oldukça zor ve uzun bir süreç olacaktır. Gelin bu güne dek elde ettiğiniz bilgi ve tecrübelerinizle çok daha kolay yönlendireceğiniz Meslek Liselerine gücünüzü ve birikimlerinizi harcayın, hizmete sokulan lisenin yanına, hayırsever sanayici veya sanayicilerimizi bularak, kapsamlı bir meslek lisesinin/liselerinin kurulmasını sağlayın.
Gerek BTSO gerekse ÇEK yönetimlerine bir önerim daha var, Milli Eğitim Bakanlığının meslek liseleriyle ilgili birimlerini de yanınıza alarak, bugün sanayi üretimlerinde en gelişmiş ülkelerinin önünde koşan, Almanya, ABD ve İrlanda'daki mesleki eğitim sistemlerini inceleyin, sağlam temellere oturtulmuş, uygulamalı eğitim sistemine dayalı düzeni bizim koşullarımıza aktarın ve kuracağınız meslek liselerinde bu düzeni işler hale sokun. Ben geçmiş yıllarda Almanya ve ABD'de bu tarz eğitim veren meslek okullarının içinde bulundum, düzenlerini yakından inceleme fırsatım oldu.
Almanya'da çocuklar 8 yıllık ilköğretim sürecini bitirirken, öğretmenleri mezuniyet belgesine, bu çocuk üniversite eğitimi alabilir derse, o çocuk lisede eğitimine devam edebiliyordu, alamaz derse meslek okuluna kaydoluyordu. Ama Almanya'da, bir mağazadaki tezgahtardan, fabrikadaki herhangi bir üretim bandında çalışan işçiye kadar, herkes meslek okulunu bitirmiş olmak zorundaydı. Kardeş şehrimiz Kulmbach'taki meslek lisesi ile Tophane Meslek Lisesi, neredeyse 25 yıldır kardeş okullar, her yaz karşılıklı öğrenci değişimi yapılır, bilgi ve tecrübe alışverişi olur.
Bir başka tecrübem Güney Kaliforniya'daki bir tarım/hayvancılık meslek lisesinde olmuştu, öğrencilerin tarlaları, meraları, ahırları, kasap tezgahları vardı, derste öğrendiklerini bu ortamlarda uygulamaya sokuyorlardı. Üretimden ve ürünlerin pazarlanmasından tamamen kendileri sorumluydu. Ürünü elde edip pazarladıktan sonra maliyet hesabını yapıyorlardı, eğer kar ettilerse, karın yarısı onların oluyordu.
Kaliteli meslek elemanlarının yetiştirilmesinin sağladığı sınırsız faydayı geçmişte İrlanda da yaşadı. İrlanda'dan ABD'ne göç etmiş, zaman içinde büyük iş sahibi olmuş İrlanda kökenli ABD'liler, 1960'lı yıllarda ülkelerine geniş çapta mali destek kapılarını açmışlar. O yıllarda düzgün yolları bile olmayan ülkenin yöneticilerinin önünde bu parasal kaynakları harcamanın iki seçeneği varmış, biri ülkenin yollarını, alt yapılarını vb. tesisleri yapmak, diğeri ülkenin geleceğini emanet edecekleri bilgili, yetenekli yeni nesil yetiştirmek. O gün ülkeyi yönetenler ikinci seçeneği uygulamaya koymuşlar ve 10 yılı aşkın bir süre boyunca ellerine geçen tüm parasal kaynağı eğitime, doğru hedeflenmiş bir eğitim düzenine yatırmışlar ve sonuçta çok bilgili, çok kaliteli ve de seçtiği mesleğin tüm özelliklerini iyi bilen yeni bir nesil yetiştirmişler. Ardından ABD'deki İrlanda kökenli iş adamlarını İrlanda'da fabrika kurmaya, yatırım yapmaya davet etmişler, onlar da böylesine iyi yetişmiş kadroyu önlerinde hazır bulunca yeni yatırımlarını anavatanlarına yapmışlar. Bugün İrlanda ABD kökenli büyük dünya firmalarının üretim yaptığı zengin bir ülke konumuna gelmiş
Bunlar o yörelere özgün birer örnek ve de o yıllara ait.
Şimdi ileri teknolojinin önde koşan ülkeleri olduklarını düşünürsek, onların meslek okullarının bugün geldiği konumları iyi incelemenin, eğitim kurumlarımızın ve her sektörde yer alan üreticilerimizin önüne yeni bakış açıları açacağına inanıyorum
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?