Geçen hafta kentimizin değerli bir sivil toplum kuruluşu olan Bursa Platformu tarafından düzenlenen gecede, Yıldırım Belediye Başkanımız Sayın İsmail Hakkı Edebali hazırladıkları Kentsel Dönüşüm Projelerini anlattı. Projeler bölgeler bazında, Yıldırım'ın tüm plansız yapılaşmalarının hakim olduğu yerleşim alanlarını kapsıyor ve tüm sağlıksız yapılaşmaları ortadan kaldırıyor, çağdaş kent dokularını önümüze seriyordu. Başkanın anlatımını dinlerken o bölgelerin oluştuğu dönemler sinema şeridi gibi gözümün önünden aktı, kentleşme olgusunu işin başında uzun vadeye yayamamanın nelere mal olduğu, olacağı, soruları da kafamı doldurdu.
O yılları bir Bursalı olarak ve de bir mühendis olarak DSİ içinde yaşadım, gelişmeleri DSİ'nin bakış açısıyla değerlendirdim. Evet neydi o bakış açısı, bu tür oluşumları uzun vadeye yayarak değerlendirmek
Bu bakış açısının ürünü olarak her zaman verdiğim bir örnek var, Bursa İçme Suyu Projesi, 1968 yılında yürürlüğe giren ve DSİ Genel Müdürlüğüne nüfusu 100.000'i geçen kentlere, içme ve kullanma suyu temini görev ve yetkisini veren 1053 sayılı kanun kapsamında biz de o yıllarda Bursa kentine içme/kullanma suyu teminiyle görevlendirildik. Çalışmaya, Bursa'nın yıllara göre artacak nüfusunu tahmin etmekle başladık, o yıllarda Organize Sanayi Bölgesi'nin kurulmasıyla kente göç hareketinin başlayacağını önümüze koyduk. Uluslararası uzmanlarla beraber çalışarak kentin 2020 yılını, yani 50 yıllık bir süreci hedef alan nüfus büyüklüklerini belirledik ve bu proje ile geliştireceğimiz su kaynaklarıyla kentte yaşayan, yaşayacak olanların içme ve kullanma suyu gereksinimini karşılamayı hedefledik. Belirlediğimiz bu büyüklüklerden 2000 yılına ait olan, 1.1milyon rakamını yakaladık ama sonra süreç hızlandı, 2012'de kent nüfusu, 2020'nin 2,3milyon rakamını geride bırakarak, 2,6milyona ulaştı.
İşte kent nüfusunun böylesine hızlı artışına kentin planlı yapılaşması ayak uyduramadı ve bu yapılaşmanın yönetimi arsa tüccarlarının eline geçti ve onlar, ağırlıklı olarak bugün Sayın Başkanın üzerinde çalıştığı projelerle dönüştürülecek kent dokusunu, Bursa ovasının çok değerli tarım varlıklarını yok ederek oluşturdular ve Bursa bir gecekondular kenti oldu.
Bursa'nın bu hızlı nüfus artışını oluşturan göç hareketi 1960'larda OSB'nin kurulmasıyla başladı, aslında OSB kurucuları ve o günkü belediye yönetimi bu oluşumun farkındaydılar ve imar planlarına OSB'nin karşısındaki alanı, 1050 konutlar alanını, yeni yerleşimlere ayırdılar. Ama ne yazık ki OSB ile başlayan sanayileşme hareketi, sanayi bölgeleri oluşturmayı bol kazançlı bir ticari alana dönüştürdü ve OSB'de büyük oranda boş fabrika arsası yatırımcıları beklerken, ucuz arsa hayaliyle hiçbir alt yapısı olmayan ve de değerli tarım alanlarını içinde barındıran kent dokusu içinde yeni sanayi bölgeleri fışkırdı. İşte bu fışkırma da Bursa'yı sınır tanımayan bir göç seli altında bıraktı.
Bu göç selinin en fazla zarar verdiği bölge Yıldırım hudutları içinde yer aldı, meyve bahçeleriyle kaplı değerli tarım toprakları tarla fiyatlarıyla satıldı ve gecekondu tüccarlarınca arsaya dönüştürüldü, onlar bu hareketleriyle yüklü paralar kazandılar ama Bursa, hem bu topraklar üzerinde yaşayacak nesillerin gıda hazinesi olan doğa değerlerini kaybetti, hem de insanlar sağlıksız yaşam koşullarını içeren yerleşimlerde yaşamlarını sürdürmek zorunda kaldı.
İşte Sayın Başkan İsmail Hakkı Edebali'nin önümüze koyduğu kentsel dönüşüm projeleri demeti, bu sağlıksız yerleşim alanlarını çağdaş bir kent dokusuna dönüştürmeyi hedef alıyordu.
Konuşma sonunda ben de söz alarak kendisine ve de Bursa halkına iki öneri sundum, gelin yeni oluşturacağımız yaşam alanlarında sadece fiziksel dokuyu değiştirmeyelim, içindeki yaşam biçimimizi de değiştirelim, şöyle ki;
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yayınlanan 'Şehir İçi Bisiklet Yolları Kılavuzu'' esas alınarak dönüşüm bölgelerine trafik işaretli ve trafik lambalı'Bisiklet Yolu Ağı''nı yerleştirin, bu bölgelerde yaşayan/yaşayacak olan Bursalılar işlerine, BursaRay ve otobüs duraklarına bisikletle ulaşsınlar, çocukları okullarına bisikletle gitsin,
Dönüşüm sürecinde inşa edilecek tüm yapıların çatılarında artık kiremit kullanmayın, üzerlerinde çim alanların oluştuğu, çalı ve hatta ağaçların yerleştiği 'Yeşil Bahçeler'' oluşturun, bugün New York belediyesinin mevcut gökdelenlerin çatılarında oluşturmaya başladığı bahçeler gibi
Gelin Belediye ve bölgede yaşayanlar, yaşayacak olanlar kol kola girin ve bu projelerin oluşumuyla hem yaşam alanlarınız, hem de sizin yaşamınız güzelleşsin, renklensin, diğer bir deyimle 'YILDIRIM'DA YAŞAM DÖNÜŞÜYOR'' olgusu fışkırsın
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?