Bir şirketin idaresi hukuki olarak, Şirket Sözleşmesi ile mümkündür. Bu şirket sözleşmesi; Anonim şirketlerde Esas Sözleşme, limited şirketlerde Şirket Sözleşmesi ismiyle karşımıza çıkmaktadır. Bu sözleşme Ticaret Siciline tescil edilir ve ticaret sicil gazetesinde ilan olunur. Türk Ticaret Kanunu (TTK) bağlamında esas sözleşmeye yazılabilecek hükümler bellidir ve bu hükümlerin dışına çıkılamaz. Yani burada bir serbesti yoktur.
Eğer pay sahipleri, ticaret ortaklığının tüzel kişiliğinden bağımsız olarak aralarındaki pay devri kısıtlamaları, alım hakları gibi hakları düzenlemek istiyorlarsa; bunu esas sözleşmeye yazamaz, ancak aralarında buna ilişkin Hissedarlar Sözleşmesi imzalayarak hüküm altına alabilirler.
Yani esas Sözleşme, ancak TTK'nın izin verdiği konuları kapsayabilir ve ilan edildiği için tüm herkesi bağlar.
Hissedarlar Sözleşmesi ise Türk Borçlar Kanunu kapsamında serbest bir sözleşmedir ve ancak sadece bu sözleşmeyi imzalayan tarafları bağlar, şirketi hiçbir sorumluluk altına almaz.
Ancak bir aile şirketinin etik kuralları, hangi profillerin şirkette istihdam edileceği, şirket içinde bir uyuşmazlık olduğunda ne yapılacağı, aile konseyinin kimlerden oluşacağı ve görevleri, ailenin iş çevresiyle nasıl iletişim kuracağı, şirketten ayrılmak isteyen aile üyelerinin hisselerini nasıl hangi fiyat değerleme yolları ile devredeceği, temettülerin dağıtım kapsamı gibi konular, yukarıda bahsedilen diğer Şirketler hukuku sözleşmeleri ile hüküm altına alınamayacaktır. Zira bugün Türkiye'nin başarılı şirketlerinin çoğunun aile şirketi olmasından ötürü, aile şirketlerinde profesyonel yönetim oldukça önemlidir.
İşte bu konuda, Aile Anayasası gündeme gelecektir. Aile Anayasası, aile şirketlerinin geleceğinin garanti altına alınması adına şirketin kurumsal bir yapıya kavuşturulması ve bu kurumsal yapının korunması açısından önemlidir. Aile içindeki uyumu sağlayarak, aile çıkarları ile şirket çıkarlarının paralel gelişebilmesi için düzenlenir ve imzalanır. Tüm bu açılardan bakıldığında, Hissedarlar Sözleşmesi ile arasındaki fark da açıkça görülmektedir.
Temel olarak Aile Anayasalarında, yukarıda ikinci paragrafta saydığımız konular hakkında hükümler yer alır. Bu konular dışında, ailevi sorunlar ile şirket sorunları arasındaki sınırların iyi çizilmesi de oldukça önemlidir. Ayrıca aile şirketinde profesyonel çalışanların bulundurulması ve bunun yöntemleri de, anayasaya yazılır. Aile şirketlerinin düşünce yapıları ve ailevi amaçları dışında alternatif bir düşünce sunan profesyonel çalışanlar, bu şirketler için oldukça önemlidir.
Elbette ki Aile Anayasasında bir de yönetim çevresi belirlenmektedir.
Aile Konseyi oluşturularak, bu aile şirketinin gelecekteki yöneticilerinin nasıl yetiştirilecekleri, mülkiyet devirlerinin nasıl ve kimlere yapılabileceği, aile üyelerinin sorumlulukları, aile üyelerinin disiplin sorumlulukları gibi konular bu konsey tarafından tartışılıp karar altına alınacaktır.
Aile Konseyinin nasıl oluşacağı, toplantıların nasıl yapılacağı da yine bu anayasa ile belirlenecektir. Bazı Aile Anayasalarında, anayasa hükümlerine uyulmaması halinde ceza-i şart yaptırımı uygulandığı da görülebilmektedir.
Aile Anayasasının hukuki niteliği ise, Türk Borçlar Kanunu kapsamında atipik bir sözleşmedir. Yani herhangi bir mevzuat metninde tanımı yapılmamış ve hüküm altına alınmamıştır. Sözleşme hukukumuz gereği sözleşme serbestisi içinde, yalnızca sözleşmeyi imzalayan tarafları bağlayan, yani nisbi nitelikte bir sözleşmedir ve tarafları borç altına alır.
Türk iş dünyasının lokomotifi olan aile şirketlerinin profesyonel ve kurumsal işleyişi, hem ailevi açılardan hem de ülkenin ekonomik refahı açısından oldukça önemlidir.
Dolayısıyla, bu şirketlerin sürekliliğini sağlayarak başarı ivmesini arttırmak için, aile şirketi fertlerinin bu konuları en azından gözden geçirmesi, şüphesiz ki herkesin faydasına olacaktır.
Saygılarımla
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?