Türkiye'nin erken seçim ortamına girmesi ile özellikle döviz kurlarında ülke aleyhinde bir takım gelişmeler olmuş ve bana göre Merkez Bankası müdahalelerde gecikmiştir. Peki, Merkez Bankası kaynakları ülkenin durumunu nasıl görüyor ve Tüik istatistiklerine göre ülkenin durumu nasıldır? Bir de onların rapor ve çalışmalarını inceleyelim dedik ve Önce Tüik ten bazı rakamları aldık. Merkez Bankasının da Mayıs 2018 tarihli Finansal İstikrar raporundan alıntılar yaptım.
Finansal İstikrar raporu 107 sayfalık grafik ve rakamlarla dolu güzel bir rapor, isteyen okurlarım internetten bulup okuyabilir. Hakikaten güzel hazırlanmış bir rapor diye iddia ediyorum.
TÜİK'TEN SEÇİLMİŞ RAKAMLAR:
Önce Bazı İstatistiki rakamlar alıyorum, büyüme rakamları Merkez Bankası raporundadır.
Tüfe-Tüketici fiyat endeksi ile enflasyon 2017 yılında
%11.92 Mayıs 2018 sonu %6,39
Yi-Üfe Yurtiçi üretici fiyatları ile enflasyon 2017 yılında
%15,47 Mayıs 2018 sonu %12,12
Kişi başına yurtiçi GSMH 2016 yılı 11.019 $, 2016 yılı
10.883 $ 2017 yılı ise 10.597 $ dır.
İstihdam oranı 2018 Ocak ayında %46,4 Şubat ayında %46,6 ya ulaşmıştır.
İşsizlik oranı 2018 Ocak ayında %10,8 Şubat ayında %10,6 olmuştur. Dış Ticarete gelince : Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren bazı atılımların veya olayların gerçekleştiği yıllarda, dış ticaret rakamlarını dolar olarak ve cari açıkla ihracatın ithalatı Karşılama oranlarını yazıma aldım.
MERKEZ BANKASI RAPORUNDAN SEÇMELER:
Tüik ten alınan bu ön bilgi ve
rakamlardan sonra Merkez Bankası Mayıs 2018 Finansal İstikrar raporundan yaptığımız alıntıları da paylaşalım. Bazı cümleleri kısalttım.
I. Genel Değerlendirme
1.Küresel büyüme, artan korumacılık eğilimleri ve jeopolitik risklere rağmen olumludur. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) için önümüzdeki dönem büyüme tahminleri yukarı yönlüdür. Gelişmiş ülke para politikalarında normalleşme beklenmekte, bazı GOÜ'lerde ise 2019 yılı için sıkılaşma eğilimi öngörülmektedir.
2.Küresel politikalar, ABD kaynaklı gelişmelerle küresel ticaret politikalarındaki değişimlere bağlanmaktadır. Korumacı politikalar ve ABD nin tavrının ne olacağı bilinmemektedir. Bu yüzden tahminler zorlaşmaktadır. İngiltere ve AB de ise belirsizlikler azalmıştır.
3. 2018 yılında GOÜ lere yönelik portföy akımlarında artış olmuştur. Ancak 2018 yılı Nisan ayından bu yana portföy hareketlerinde azalma gözlemlenmiştir.
4. Yurt içi iktisadi faaliyet ise alınan ek tedbirler ve kamu kaynaklı artan yurt içi nihai talep ile güçlü seyrini korumaktadır.
5. Sanayi üretimi ve istihdam gelişmeleri, iktisadi faaliyetteki olumlu görünümün 2018 yılında da devam edeceğine işaret etmektedir.
6. Başta Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaleti olmak üzere, 2017 yılında getirilen tedbir ve teşviklerin etkisiyle firma teminatlarının güçlenmesi ve devamında gelen hızlı kredi genişlemesi iktisadi faaliyetin normalleşmesiyle dengelenmekte ve uzun dönem patikasına yakınsamaktadır.
7. Reel kesimin finansal kaldıraç oranı, 2017 yılı başından itibaren yüzde 60 seviyesine yakın yatay bir patikada hareket etmektedir.
8. 2017 yılında KGF kefaleti desteğiyle Türk lirası (TL) kredi hacmi önemli ölçüde artmış, iktisadi faaliyette benzer büyüme olmuş. Bunun sonucunda reel kesimin TL finansal borç / GSYİH oranı yatay seyretmektedir.
9. Kur seviyesi ve oynaklığındaki artış ile birlikte kur riskinin yönetilmesine yönelik oluşturulan piyasa farkındalığı neticesinde reel kesimin yabancı para (YP) cinsi finansal borçlarının GSYİH içindeki payı 2017 yılında azalmıştır.
10. Diğer taraftan, hanehalkı borcu/GSYİH oranı 2017 yıl sonu itibarıyla yüzde 18 seviyesinde olup benzer GOÜ'lerde bu oran yüzde 30 dur. Tüketici kredisi ve kredi kartı kullanımına ilişkin alınan ihtiyati önlemlerle borçluluk göstergelerinin olumlu görünümünü koruduğu anlaşılmaktadır.
11. Reel sektör YP açık pozisyonunda uzun süredir gözlenen artış eğilimi 2017 yılında bir miktar yavaşlasa da son veri itibarıyla açık pozisyon tutarı 221 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir.
12. Yüksek miktardaki YP borcu, YP gelir ve varlığı yeterli seviyede olmayan veya vade uyumsuzluğu taşıyan firmaların kur şoklarına karşı kırılganlığını artırabilmekte ve belirsizliğin arttığı dönemlerde firmaları, borcun geri ödemesindeki kur riskini azaltmak için yüksek montanlı döviz alımlarına yöneltebilmektedir.
13. Bu nedenle YP geliri olmayan firmaların YP borç yükünün azaltılmasına yönelik tedbirler, önem arz etmektedir.
14. Bu bağlamda, 32 Sayılı Karar'da yapılan değişiklik ile döviz geliri olmayan firmalara getirilen YP borç düzenlemesi, dövize endeksli kredi kullanımına son verilmesi ve TCMB nezdinde kur riskinin yönetilmesine ilişkin başlatılan Sistemik Risk Veri Takip Sistemi'ni (SRVTS) esas alan çalışmalar, finansal istikrara katkıda bulunacaktır.
Devamı Haftaya
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?