(Geçen haftanın devamı)
Türkiye ve Hollanda, coğrafi yapısı ve birçok özelliği farklı olmasına rağmen, onların kurduğu tarımsal üretim düzeninden çıkaracağımız önemli dersler var, diye düşünüyorum, özellikle kooperatifleşme sürecinin ülkelere yapmış olduğu katkılar yadsınamaz, biliyorsunuz benzer oluşumlar İspanya'da da yaşanıyor.
Ve de tabii ki eğitim, bu alanda Türkiye'nin geçmişte yaptığı en büyük hata, siyasi kaygılarla Köy Enstitülerini kapatmasıdır. Bugün atılması gerekli en önemli adım da, köylerin tarım ve hayvancılık yeteneklerine uygun, UYGULAMALI tarım ve hayvancılık meslek okullarının köy guruplarına hizmet verecek şekilde köylerde açılmasıdır.Neredeyse kasabalarda bile üniversite açma gayretimizin(!) küçük bir bölümünü bu alana çevirirsek, bu hamle de çok kolay başarılır.
Tabii ki üreticilerimizin önüne konacak bilgi demetinin de devamlı geliştirilmesi gerekli. Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde kurulacak ve çalışmalarını yörenin tarım toprakları içinde yapacak, üniversitelerce desteklenen, Araştırma Merkezlerinin oluşumu, ülkemizin tarım ve hayvancılıktaki gelişmesini hızlandıracak yeni bilgi akışını üreticilerimize akıtacaktır. Bu süreçte üniversitelerimizin, ülkemizin yeteneklerini iyi inceleyip, tarımsal üretimlerde dünyadaki gelişmeleri yakın takip edip, araştırmalar yaparak elde ettikleri bilgileri uygulamaya aktarması da büyük önem taşımaktadır.
Ekonomimizde tarımsal üretimin henüz hak ettiği paylara sahip olamadığı ülkemizde, üniversitelerimizin de katılımıyla, kendi koşullarımıza uygun araştırmalarla geliştireceğimiz üretim teknikleriyle köylüyü doğru bilgilerle donatırsak ve tarım ve hayvancılık kooperatiflerini yaygınlaştırır, geliştirirsek ve bu alanda karar vericiler, dünyadaki gelişmeleri yakın takip edip,bizde de benzer uygulama adımlarını attırabilirse, gelecekte tarım ve hayvancılık ürünlerimizle dünya pazarlarında boy göstermemiz hiç te hayal olmayacaktır.
Bu değerlendirmeye ışık tutacak varlıklarımıza göz atalım, ülkemiz topraklarının 38 milyon hektarı tarım alanı, bunların 8,5 milyon hektarı sulanıyor, 2023'e kadar 5,6 milyon hektarı daha sulanır hale gelecek.
Bu tarım alanlarının 16 milyon hektarında hububat yetiştiriliyor, 4 milyon hektarı nadasa bırakılıyor, 4 milyon hektarında sebze ve meyve tarımı yapılıyor, 14 milyon hektarı da hayvancılık yapımına uygun çayır ve meradan oluşuyor,
2017 yılında tarımsal gıda ürünleri ihracatımız 16,8 milyar dolar, ithalatımız 11 milyar dolar, Konya ovasından biraz büyük Hollanda'nın tarımsal ürün ihracatı 92 milyar Euro.Tarım topraklarımızın büyüklüğüne artı olarak, Hollanda'nın sahip olmadığı, iklim çeşitliliğine sahibiz. Karadeniz kıyılarında çay üretimine uygun ılık ve bol yağışlı koşullara, nerdeyse ülkenin büyük bölümünde sebze ve meyve üretimine uygun dört mevsime, Anadolu'nun büyük bölümünde hububat üretimi ve hayvancılığa uygun iklim ve toprak varlığına, Akdeniz kıyılarında muz ve benzeri ürünlerin yetişebileceği sıcak iklime sahibiz.
Ne yazık ki, bu konuların uzmanları sahip oldukları bilgilerle kitapların içinde yaşıyorlar, sahaya inip, köylüye ve tarlaya aktarma savaşı veremiyorlar,karar vericiler de, hala hububat, saman, et vb. ürünleri ithal etme kolaylığı içinde yaptıkları işin başarı olduğuyla öğünüyorlar,
Hem uzmanlara, hem üniversitelere,hem de karar vericilere bir çarpıcı örnek te Kanada'dan, Kanada'da mercimek yokmuş, 1972 yılında üniversitelerinde 'Mahsul Araştırma Üretim Merkezi'' kurmuşlar, araştırdıkları mahsullerden biri mercimek imiş. Türkiye'den mercimek örneği almışlar, uzmanlar verimli üretime uygun bölgelerini ve koşullarını araştırmışlar ve başlamışlar ürettirmeye, şimdi bizim ithal ettiğimiz tarım ürünlerinden biri mercimek ve bu ithalatın % 80'ini Kanada'dan yapıyormuşuz!!!
Sahip olduğumuz doğa sermayemiz olan değerli tarım topraklarımız ve renkli iklim koşullarımız, dünyadaki gelişmiş örnekler benzeri geliştireceğimiz üretim teknolojileri paralelinde bütünleştirildiğinde, tarım ve hayvancılık sektörleri de, sanayi ile yarışacak güçte ülke kalkınmasının lokomotifi olacaklardır.
Değerli tarım topraklarımızın verimli ve bilgili kullanımı, hem şehirlere göç dalgasını yavaşlatacak, hem de tarımdan da zengin olabilme yollarını açacaktır
bitti
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?