2018 yılı sonlarına yaklaştığımız bugünlerde, aşağı yukarı bir yıldır devam eden ağır ekonomik savaş ve kriz, ülkemizde ve işletmelerimizde ağır tahribat yaparak sona ermeye başladı.
Bu krizden neler öğrendik?
1. Anayasa kitapçığı atılmadan da kriz çıkarmış
2. Merkez bankası kasasında döviz mevcudu olsa da kriz çıkarmış
3. Eğer halkın inancı sarsılırsa bankalardaki bütün paralar ve dövizler bile bir işe yaramazmış
4. İşletmelerin, döviz kredisi maliyeti ucuz diye dövizle borçlanması yanlışmış
5. Önemli olan işletmelerin kendi öz sermayesi ile iş yapabilmesi imiş
6. Borçlanan firmalar her an risk altına girebilirler
7. Bankalar kredi vermediği zaman veya krediyi kıstığı zaman ekonomi zora girermiş
8. Dış ticaret açığı bir ülke için iyi değilmiş
9. Dış ticaret açığı veren bir ülke ile oynanabilir, kriz çıkarılabilirmiş.
Geçmiş yıllara baktığımızda, ülkemiz son 15 yılda 3-4 misli zenginleşti.Bu zenginliğin bir takım kurallara uyması gerektiğini, insanların ise borçlanarak yaşayamayacağını insanlarımıza ve işletmelerimize anlatamadık.
Ama kriz,çok şeyler öğretti. Bir kere ülke ve vatandaşlar olarak kurbağa gibi şişinirsek patlayabileceğimizi öğrendik. Her şeye rağmen ülkemizin mayası kuvvetliymiş ki bu krizi de şu ana kadar biraz ağır sıyrıklarla atlattık.
Kriz bir fırtına gibi idi, bu fırtınada ekonominin ve işletmeciliğin kesin kurallarını hatırladık.
İşletmeler için uyulması gereken kurallar:
1. İşletmeler, işletme sahipleri sık sık bilançolarını kontrol etmelidir.
2. Bilanço okumayı öğrenmeli ve kesinlikle bilmelidirler
3. Her işletme sık sık net işletme sermayesi hesabı yapmalıdır. Nedir net işletme sermayesi: Bilançodaki dönen varlıklardan Kısa vadeli yabancı kaynakların toplamını düştüğünüzde kalan değer NET İŞLETME SERMAYESİDİR . Net işletme sermayesi o işletmenin sektörüne göre bir veya birkaç aylık masraflarını karşılayacak tutarda olmalıdır. Bu olmazsa, işletme özellikle bankaların oyuncağı olur ve her an batma tehlikesi ile karşı karşıya kalır.
4. İşletmelerin bilançolarında cari oran yani Dönen Varlıklar/Kısa vadeli yabancı kaynaklar 1,50 gibi bir oranda olmalıdır.
5. İşletmelerde likidite oranı yani dönen varlıklar-stoklar/Kısa vadeli yabancı kaynaklar oranı 1 gibi bir oranda olmalıdır
6. İşletmelerde nakit oranı yani Hazır değerler ve menkul kuymetler toplamı/Kısa vadeli yabancı kaynaklar oranı en az 0,20 olmalıdır.
7. İşletmelerde Kısa vadeli yabancı kaynaklar pasif toplamının %15 ini geçmemelidir.
8. Firmalarda Uzun vadeli yabancı kaynaklar pasif toplamının %35 ini geçmemelidir.
9. Özkaynaklar pasif toplamının en az %50 si kadar olmalıdır.
10. Toplam yabancı kaynaklar Pasif toplamının %50 si kadar olabilir
11. En önemli konuya tekrar geliyoruz.
İşletmeler veya firmalar mümkün olursa dövizle borçlanmamalıdır. Ülkemizde enflasyon kontrol altına alınamadığı, benim tabirimle orta enflasyon tuzağı adını taktiğim %5 oranının altına düşmediği takdirde, dövizle borçlanmak çok tehlikelidir. Bunu 1994-2001 ve en son şimdi 2018 yılında gördük. Enflasyonun %5-6 lar seviyesinde olduğunda dövizin değeri enflasyonun çok altında artıyor ve artması gereken döviz düşük kalıyor. Diğer taraftan ülke devamlı cari açık verdiği için en ufak bir zayıf durumda döviz değeri patlıyor. İşletmeler güç duruma düşüyor.
12. Diğer bir tabirle, eğer firmanın dövizle satışı yoksa dövizle borçlanması son derece yanlıştır.
13. Bu krizde dövizle satış yapanlar hemen hemen hiç etkilenmediler. Ancak, yatırımlarını döizle borçlanarak yapanlar, dövizle satış yapsalar bile bu son krizden etkilendiler.
14. Neymiş, firmalar, Ceolar, Cfolar, Genel Müdürler, Patronlar bilanço okumayı bilecek, ekonominin genel kurallarının daima galip geleceğini bilecekler, firmalarını denetleyecekler, denetlettirecekler ve bilanço okumayı öğreneceklerdir.
15. Öğrenmezlerse ekonominin kuralları bunu acı şekilde öğretir.
Deyip yazımı burada bitiriyor ve ülkemiz sanayici ve tüccarlarına ekonomi kuralları içinde başarılar diliyorum.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?