Geçen hafta hayvanat bahçemizin yirminci yaşını coşkuyla kutladık. Törene Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Alinur Aktaş, çalışma arkadaşları ve öğrenciler katıldı. Konuşmalar bölümünde bana da söz verildiğinde, öğrencilere sordum, bahçede gördüğünüz hayvanları sevdiniz mi? Cevap hep bir ağızdan, 'eveeettt..'' idi, ikinci sorum, peki büyüdüğünüzde bu hayvanlara zarar verir misiniz? Cevap gene hep bir ağızdan, 'hayıııırrr''oldu.
İşte dünyadaki hayvanat bahçelerinin ana hedefi bu, insanların kalbine küçük yaşlardan itibaren hayvan sevgisini yerleştirmek ve onlara yaşamları boyunca, doğanın bu değerli varlıklarına zarar verilmeden korunmalarını sağlatmak.
Bazı görüşler, hayvanat bahçelerini hayvanların doğadan koparılıp esarete alındığı yerler olarak tanımlarlar ve eleştirirler.
Oysa hayvanat bahçelerinde bulunan hayvanlar kendi nesillerinin adeta koruyucu fedaileridir ve kendilerini ziyaret edenlere hayvan sevgisini aşılarlar ve onların doğada yaşayan nesillerine zarar verme duygularını frenlerler. İşte öğrencilere sorduğum sorularla bu görüşü onaylattım.
Tören süreci benim için çok farklıydı,konuşmalar yapılırken, hayvan barınakları gezilirken, bu geçen yirmi yıl ruhumun içinde ve gözlerimin önünde gün be gün canlandı. 1994 yılında başkan seçildiğimde kafamdaki projelerin öne çıkanlarından biri, doğa kenti Bursa'ya, doğanın güzelliklerini yaşatan ve sevdiren bir botanik park ve güzel hayvanlarını barındıracak bir hayvanat bahçesi kazandırmaktı. Göreve başladığım günlerde bu anlamda kolları sıvadım. İTÜ'den tanıdığım üniversitenin Peyzaj Bölüm Başkanı Prof. Ahmet Cengiz Yıldızcı'yı Bursa'ya davet ettim,Soğanlı'nın köy olduğu dönemde merası olan 600 dönüm büyüklüğündeki alanı gezdirdim.Çok uygun buldu, bu alanı bu amaçlarla kullanmanın bir faydası da kaçak yapılaşmanın ovaya sıçramasının önünü kesmek olacaktı, o gün öyle zannettik ama, ne yazık ki bugün ova kaçak yerleşimlerle yok olmaya devam ediyor.
Hocamız çok nadide ağaç ve bitki türleriyle kaplanmak üzere, alanın tamamını projelendirdi, o günlerde Türkiye'de fidancılık bugünkü gibi gelişmemişti, kendisi bizzat İtalya'ya giderek fidanları buldu, satın aldık ve 400 dönümde Botanik Parkı, 200 dönümde de hayvanat bahçesini ağaçlandırdık.Bugün içinde yaşadığınız her iki alanda da, her mevsim rengarenk ulu ağaçlardan oluşan bir doğa koleksiyonu var.
DSİ kökenli olmanın verdiği bakış açısıyla dünyada hayvanat bahçeleri oluşumundaki süreci araştırmaya başladığımda, EAZA/Avrupa Hayvanat Bahçeleri ve Akvaryumlar Birliği'ni keşfettim, o günlerde Danimarka'daki bir toplantılarına gittim, tanıştığım 3 uzmanı Bursa'ya davet ettim, geldiler, sahayı gördüler ve bize uygun hayvan cinslerini belirlediler, hayvan barınaklarının projelendirilmesinde ve yapımında danışmanlık yaptılar.
Tabii proje değince, gözümün önünde uygulama projelerini yapan ve tüm inşaat süresince proje uygulamalarının içinde yer alan, değerli dostum, rahmetli Mimar İlkay İntaş'ın o güleç yüzü ve meslekteki titizliği canlandı.
Bu arada BURSA ZOO olarak bizi de EAZA ailesine aldılar. Barınaklar bittiğinde EAZA, çeşitli üye bahçelerinden bize gelecek hayvanları tahsis etti, hayvanlara herhangi bir bedel ödemeden, sadece nakliye parası ödeyerek getirdik onları
Ve BURSA ZOO 10/Kasım/1998 günü
Bursalıların ziyaretine açıldı.
O günden bugüne ziyaretçi sayılarımızı da kayıtlardan inceledik, ilk yıllarda yılda 100bin ziyaretçi ile başlamışız, geçen yıl 700bini aştık, bu yıl 1milyonu yakalayacağız gibi, görünüyor.
İşte geçen hafta bu açılışın 20.yılını kutlarken bu oluşum süreci gözlerimin önünde böyle canlandı.
Sayın Başkan barınakları gezerken kendisine, EAZA'nın asli üyesi olduğumuzu, Avrupa'nın herhangi bir hayvanat bahçesini gezseniz, burada gördüğünüz hayvan yaşam ortamlarının benzerlerini görürsünüz, bizim hayvanlarımız da oradakilerle aynı yaşam koşullarını sürdürüyorlar, bilgisini aktardım.
Bu vesile ile, üniversite ve askerlik dışında, yaşamımın tüm bölümlerini sürdürdüğüm, güzel kentim Bursa'ma, bu güzel tesisi kazandırmanın gururunu da yaşadım
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?