Kayıp veya sahte düzenlenen çeke muhatap olma hali.
Geçmişte bir çok kez işlediğimiz konu ancak hemen her işletme veya şahsın başına sıkça gelen de.
Türk Ticaret Kanununda ve özel kanunda çek hukuku düzenlenmiş.İcra iflas kanunu, borçlar kanunu, kısaca MK dediğimiz hukuk muhakemeleri kanunu ile başlayan ve yargıtay'ın yerleşmiş kararları ile de kayıp/sahte çek sorunlarına uygulamada hukuken çözüm bulunmaya çalışılmakta.
Ancak, gerek Türk Ticaret Kanunu gerekse Yargıtay uygulamasında 'DERİN BOŞLUKLAR' var ve bu boşluklar nedeniyle de kaybedilen veya sahte çeklerle ilgili KAOS sürmekte.
Örneklerle şöyle açıklık getirelim;
Bir ticari işletmesiniz.
A şirketinin sizin şirketiniz emrine düzenlediği bir veya birden fazla çek çalındı veya kaybedildi diyelim. Bir koşuşturma başlıyor.
A şirketini arıyor, avukatınıza bilgi ve talimat veriyorsunuz.
Avukatınız Ticaret mahkemesinde HASIMSIZ bir dava açıp, çek'in ibraz edildiğinde ödenmemesi ve kayıp hususunun tesbiti amaçlı dava açıyor. Mahkeme de tedbir kararı veriyor. Tedbir kararını bankaya iletiyorsunuz. Sorun yok.
Ancak ilgili çeklerin üzerinde yazılı meblağı hangi zorla? kimden nasıl alacaksınız?
İşte sonuç odaklı düşüncede burası çileli mi çileli? Hangi yasayı, hangi Yargı kararını okursanız okuyun. İşin içinden çıkmanız zor.
Mahkemeden aldığınız hasımsız kararla çek keşidecisi şirkete bir yaptırım, icra takibi, alacak davası ve sair davalar açtığınızda karşınıza esas ve usul dolu bir yığın sorun çıkarılmakta. Şanslı iseniz lehinize bir alacak kararı çıkarıp çek keşidecisinden çek miktarındaki paranızı alabilirsiniz.
Yani işiniz şansa kalmış. Benden tavsiye
SAKIN ÇEKİNİZİ KAYBETMEYİN.
Öte yandan, kaybedilen, çalınan çekler eğer sahte ciro atılıpta başka cirolarla arada iyi niyetli 3.kişilere satılmışsa vay halinize.
Bu kez çek kayıp davası çek aslı ortaya çıktığı için reddediliyor ve size çeki keşide eden kişiye karşı çekin iadesi davası açmanız için süre veriliyor.
Kayıp ve sahte çeklerdeki soruşturmalardan Cumhuriyet savcılıkları ile Mahkemeler de çok şikayetçi.
Arkadaki cirantaların her birinin, şirket cirosu ise ortaklarının ifadelerine başvurmak öyle kolay mı? Yakalama yoluyla ifadelere başvuruluyor ki bu durum da kesin insan hakları ihlalleri oluşturuyor.
Aslında sorunun kaynağına inmek suretiyle birkaç satır yasa değişikliği yanı sıra uygulama tebliğleri yoluyla sorunu en aza indirmek kolayken, adliye ve savcılıkların iş yükünü acaip bir şekilde kabartan bu sorun bir türlü çözülemiyor.
Yaşamında bir çek görmemiş, ticari teamül ve yaşamdan uzak tecrübesiz kolluk görevlileri ile makamların işini bilmeyen ehliyetsiz ellerin çözebileceği bir husus değil bu.
Bizde çekler maalesef vadeli ödeme aracı olarak kullanılmaya devam ettiği ve ciro sınırlaması bulunmadığı için çözüm bulunamazsa doğuracağı bu tür sıkıntılar da devam edecek.
Ama en basitinden çekte ciro sayısını sınırlama, ciro için birkaç satır bilgi zorunluluğu getirme yaraya merhem olabilecek bir müdahaledir. Yanı sıra çeklerin çalınması ve kaybedilmesi haline özgülenen kurallar uygulamada yaşanan sıkıntılar dairesinde gacil bir şekilde güncellenmelidir. Bu suretle hak kayıpları önlenmelidir.
Öte yanda karşılıksız çek ceza davalarının sonuçlanma süresi yakın zamanda iki yılı aştı ve sistem şişmeye devam da ettiği için Kanunun yaptırım gücü zayıfladı malum. Uygulanamayan Kanun, Kanun değildir burası ok önemli.
Saygılarımla.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?