İnşaat sektörünün temel girdilerinden olan Çimento'nun üretimi ve sevkiyatı ile ilgili konuları önceki üç yazımda özetleyerek anlatmaya çalıştım...
Artık en çok konuşulan ve yakınılan ÇEVRE konusuna girebiliriz. Çimento'nun sınai olarak üretilip kullanılması, son 150 yılın konusudur. Bu süreç içerisinde, üretim teknolojisinde çok önemli gelişmeler olmuştur. Aynı paralelde, atıklar ve çevreye etkileri konusunda da teknolojik gelişmeler sürmüştür.
Öncelikle; ana ünitenin, çevreden en çok görülen bacasındaki toz bulutu dikkatleri çekmiştir.
Ancak bir Çimento Fabrikasında büyüklü küçüklü onlarca baca vardır.
Teknolojik gelişmelerin katkısıyla, toz tutma ve çıkan gazların ve tozların fiziksel-kimyasal yönlerden kontrol altında tutulup, müsaade edilen değerlerin altında tutulmasına çalışıldı.
20. yüzyılda savaş dönemleri dışında dünyada en çok üretilen sınai ürünlerden biri çimentodur. İlk zamanlarda 'Çimento bulalım da nasıl üretilirse üretilsin', 'Bacalar tütsün' anlayışı zamanla değişmiş ve bunun sürdürülebilir olmadığı anlaşılmıştır. Her ülke kendi 'Çevre Duyarlılığı' yaklaşımıyla değişik sınır değerler koymuştur. Avrupa Birliği, ABD ve Japonya çok büyük üreticiler olduklarından katı limitler uygulamaya başlamışlardır.
Bundan 35 yıl önce Almanya'daki bir teknik inceleme seyahatinde yakınından geçtiğimiz bir Çimento Fabrikası hakkında yanımdaki Alman mühendis; 'Bu fabrika yeni yapıldı ama şu anda çalışamıyor, çünkü filtresini yenilemesi gerekiyor' dedi. Nedenini sorunca; 'Fabrika kurulurken toz emisyon yayılma sınırı 150 mg/metreküp gaz idi ancak fabrika bittiğinde sınır değeri 50 mg/metreküpe indirildi. Şimdi bu tadilatı yapacaklar' dedi. Benzeri sınır değerler ülkemizde de aynı seyri izledi. Bu dönemlerde tüm dünyada Elektrostatik Toz Tutucu'lar kullanılıyordu. Bu filtrelerin tutma verimleri yüzde 90'ın üzerinde olması, hatta yüzde 99'a kadar tutma verimleri elde edilebilmesine rağmen bacadaki görüntü kötü bir etki bırakıyordu.
Teknolojinin gelişmesi, yeni bir imkân yaratınca konunun çözümü kolaylaştı. Daha önceden de bilinen ve kullanılan 'Torbalı Jet Filtreler', sıcaklığı 200 C derece civarında tutulabilen ana ünite gazlarının bu sıcaklığına dayanabilen bezlerden yapılan torbalar sayesinde 'Elektrostatik Filtreler'yerine 'Torbalı Jet Filtrelere' dönüş başladı. Böylece 30 mg/metreküplük yeni sınır değerler oluşturuldu. Beher 'Normal Metreküp 'teki bu toz miktarını çıplak gözle görmek mümkün değil. Bu durum çevre halkı tarafından olumlu karşılandı. Çevre etkisi de bu ölçüde azaldı.
Şu anda limit değer 30 mg/Nm3 tür. Ama filtrelerden çıkan gazdaki toz miktarı 1.0-10 mg/Nm3 olmaktadır. Bu ulaşılan sonuç ülkemizin tüm fabrikalarında geçerlidir. Aslında hiçbir fabrika doğaya toz bırakma düşüncesinde değildir. Çünkü tozun bir maliyeti vardır ve kullanılacak bir malzemedir. Bazı kişiler; gündüz toz tutuluyor ama geceleri serbest bırakılıyor diye düşünürler. Bu kesinlikle söz konusu değildir. 45 yıllık Çimentoculuk meslek hayatımda bunu hiç yapmadım, hiç tanık da olmadım. Bir Çimento Fabrikası'nın yanından geçerken çevredeki yeşillik bunun çok somut kanıtıdır.
Peki, Çimento üretiminin, depolanmasının, sevkiyatının ve kullanımının çevreye etkisi yalnız tozuma ile mi değerlendirilmelidir? Tabii ki hayır. Son yıllardaki; atıkların değerlendirilmesi, doğal katkıların kullanılması, elektrik ve yakıt enerjilerinin maliyet içerisindeki paylarını ve toplamda tüm çimento maliyetinin daha aşağılara çekilmesini sağlamıştır. Çimento sektörünün Çevre' ye olan etkilerinin neler olduğunu ve bu etkilerin minimuma indirilmesi için yapılanları açıklamaya devam edeceğim.
Kalın sağlıcakla.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?