Dünyanın dördüncü büyük ekonomisi ve Avrupa'nın en çok kömür tüketicisi konumundaki Almanya, 2038 yılında tamamen yenilenebilir enerji sistemlerine geçmeyi planlıyor.
Yani Almanya 20 yıl sonra kömürden enerji üretim santrallerini sonlandırıyor.
Yenilenebilir enerji kaynakları; rüzgar, güneş, hidroelektrik, bio yakıt, hidrojen, dalga, gelgit ve toprak ısısından elde edilen enerjilerdir.
Yukarıda saymış olduğum bütün enerji sistemleri aynı zamanda yeni endüstri kolları ve iş sahaları şeklinde yeni nesil enerji sistemlerini oluşturmaktadır. Bu sistemler yaklaşık 30 yıl önce hayata geçirilmiş ve günümüzde daha verimli hale gelmiştir.
Sizlere çok basit bir örnek vermek istiyorum, masamın üstünde yaklaşık 20 yıldır çalışan Japon markası bir hesap makinesi var.
Güneş enerjisi ile çalışıyor ve daha hiç arıza yapmadı. Günümüze geldiğimizde, günlük hayatımızda enerjisini güneş ve gün ışığından alan çok sayıda alet edevat olduğunu görebiliyoruz.
Geçtiğimiz yıl Portekiz, tatil gününe denk gelen 3 gün tamamen yenilenebilir enerji kullanarak denemeler yapmaya başladı.
Yine yaklaşık 3 ay önce Almanya, bir pazar gününü tamamen yenilenebilir enerji sistemini hayata geçirdi.
Türkiye'ye gelince gelişmekte olan bir ülke, yıllardır hidroelektrik enerji sistemlerini kullanıyoruz, ama maalesef petrol zengini bir ülke değiliz.
Dolayısı ile nükleer enerjiye yatırım yapmaktayız. Bir sanayici olarak enerjinin ne kadar önemli olduğunu biliyorum.
Dışarıdan gelen doğalgaz ve petrol enerjilerinin pamuk ipliğine de bağlı olduğunu biliyorum.
Ama diğer taraftan doğayı katletmeden, tahrip etmeden, şehirlerin siluetini değiştirmeden, yenilenebilir enerji sistemlerin de şiddetle Ar-Ge yapıp geliştirmek ve üretmek olduğunun bilincinde olmalıyız.
Yani enerjide nükleer olsun, yenilenebilir olsun kendi teknolojilerimizi üretmek temel ilkemiz olmalı.
Bir taraftan da hızlı bir şekilde üretim ve teknoloji olarak yenilenebilir enerjiye yatırım yapmalıyız.
Özellikle rüzgar gülleri, yeşil dağ ve tepelere yapılıyor, bunların inşaatını yaparken açılan yollar, kesilen ağaçlar, katledilen doğal hayat yerine yine rüzgar alan ağaçsız ve kurak ve şehirlerden uzak alanlar tercih edilmelidir.
Milyarlarca yılda oluşmuş dağlar, tepeler ve doğal yapı, mikro saniyeler içerisinde yok edilmemelidir. Her kesilen ağaç, her tahrip edilen doğa, her toprağa dökülen beton gelecek nesillerin yaşamını etkilediği gibi bize fırtına, hortum, sel ve doğal afat olarak geri dönecektir.
Son olarak, nükleer enerjiye 20 yıl kullanabilmek için evet, yenilenebilir enerji içinde doğayı tahrip etmeden hemen yarın.
Not: Toprak enerjisi çok yaygın olmadığı için açıklamak istiyorum. Toprağın altı sürekli artı derecede olduğu varsayımı ile kompresör ile elde edilen pozitif enerjinin açığa çıkarılması ile elde edilen bir yenilenebilir enerji türü. Amerika'da dağ başlarında yapılan evler için yaygın bir şekilde, evin bütün ihtiyacını karşılayan bir enerji sistemi.
(1998 yılında Romanya Teknolojileri Fuarı TIP'ta görmüştüm.)
Saygılarımla
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?