Bu hafta da, Ersel Pekerin, Cumalıkızıka yazık oluyor başlıklı yazındaki değerlendirmesini beraber irdeleyelim. Yazarımız, kentimizin tarih turizmindeki parıldayan yıldızı Cumalıkızıkın bugünkü durumunu, Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebalinin de, bu değerimizin ilgisizlikten dolayı yok olup gittiğini, mahalle halkı kadar, farkında olduğunu var sayarak, değerlendirmesine şöyle devam ediyor;
Evet gerçekten de Cumalıkızık 700 yıllık Osmanlı tarihimizin günümüze korunarak taşınmayı başarmış dünya mirasımızdır. Ama gelin görün ki, başta evler olmak üzere, tarihi yapıları 700 yıl korumayı başaran köy halkının yaptığını, Belediye yapamıyor. 1989 yılında SİT Alanı kapsamına alındıktan sonra mülk sahiplerinin onarımına izin verilmediği gibi, restorasyonu da, ha bugün, ha yarın denilerek, yapılmayan tarihi yapılar ilgisizlikten yok olup gidiyor. Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilen Cumalıkızıkı gelecek nesillere böyle mi taşıyacağız? diye soruyor. Gelin biz de bu hafta, bu değerimiz geçmişine bir göz atalım;
Tarihe baktığımızda, Moğol saldırıları nedeniyle Orta Asyadan göçen Türkmenler içinde yer alan Kızık Boyları, Orhan bey döneminde Bursaya ulaşmışlar ve kendilerine yerleşmeleri için, Uludağın kuzey yamaçları gösterilmiş, kurdukları köyler içinden beşi bugüne dek varlıklarını sürdüre gelmişler, işte bunlardan biri Cumalıkızık ve de halkı tarafından en korunmuş, bozulmamış olanı
1994 yılında Büyükşehir Belediye Başkanı olarak göreve başladığımda çalışma programımda Kızık Köyleri de vardı, hepsini sıra ile gezdim, içlerinden sadece Cumalıkızıkın, tüm değerlerini koruyarak, bugünlere ulaşabildiğini gördüm, ancak evler çok eski, bazıları içinde yaşanamaz konuma gelmişti. Köylünün de böğürtlen ve çilek türleri yetiştirilmesine dayalı tarım geliri dışında bir geliri de yoktu.
Koruma Kurulunun gözetiminde uzmanlarımızla, hem köyün geleceğini güvenceye almak, hem de ekonomik olarak güçlendirme yolunda neler yapılabileceğini tartıştık, uygulamaları planladık.
Önce sokaklardaki tarihi taş kaplamaları dikkatle söküp, içme suyu, pis su ve yağmur suyu şebekesini yerleştirdik ve taş kaplamaları tekrar, ilk haline uygun biçimde yerlerine koyduk.
İkinci ve en önemli adım, köyün (bakın köyün, diyorum, gene bir yanlışlık yapıldı, Büyükşehir Yasası ile burası Mahalle oldu, hayır bu değiştirilemez, isim de Kızık Köyü olarak koruma altındadır) ekonomik yapısını, sahip oldukları bu paha biçilmez Tarih Sermayesini iyi yöneterek, canlandırmak idi. Aslında bu hareketi başlatacak ve fakat bugüne kadar köy halkının farkında olmadığı, her evin kapısı ardında çok güçlü bir motor vardı, köy kadınları
Onları da eşim ortaya çıkardı, içlerinden bir gurubu evimizde ağırladı, kendilerine çok değerli tarih ve doğa sermayeleri olduğunu, bu sermayeyi ancak onların harekete geçirebileceğini, onlara anlattı. Ama cevapları, Eşlerimiz izin vermez, biz köy kahvesinin önünden bile geçemeyiz oldu, eşimse,
siz bu değerlerinizi doğru işletin, para kazanmaya başlayın, evin patronu siz olun, bakın görün o zaman eşleriniz size hizmet eder olacak diyerek ellerindeki değerin farkına varmalarını sağladı. Ve kolları hep beraber sıvadık, önce ben köy kahvesine giderek, köylülere ellerindeki değeri ve nasıl kullanabileceklerini, nasıl zengin olabileceklerini anlattım, ardı geldi;
Evlerin avlusundaki kayan taşından yapılı tuvaletler yerine, seramik kaplı WC ve birer duş yaptırdık, böylece evin kapısını geceleme misafirlerine açtık,
Ev hanımları evlerinde böğürtlen ve çilek reçelleri ile tarhana ve erişte yaparlarmış ama piyasa standartlarında değil, bir reçel firmamızın uzmanlarından destek alarak köy hanımlarına, piyasa değeri olacak türde reçel yapmayı öğrettik,
Bu arada Bursadan bir müteşebbis bir ev satın alarak, özüne uygun tamiratını yaptı ve evi pansiyon+köy yemeklerinin sunulduğu bir köy lokantası olarak işletmeye açtı, böylece köylünün önünde, ellerindeki sermayeyi doğru kullanarak nasıl para kazanıldığının bir modeli işler hale geldi.
Büyükşehir olarak içinde yaşanamayan, yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan 3 evi satın aldık, restorasyon projelerini yaptırarak birini Köy Lokantası, diğerini Köy Oteli olarak işletmecilere aktardık.
Köydeki İlkokul Müdürü ve eşi bir süre Almanyada görev yapmışlar, onların da katkılarıyla evlerdeki mutfak zenginleştirildi.
Ve sonuçta, Bursada tarih turizminin kalbinin attığı, Cumalıkızık oluştu, bu arada eşimin köy hanımlarıyla ilk karşılaşmasında dediği gibi, evin patronu kadınlar oldu, onlar yemek düzenini kuruyorlar, misafirlerini ağırlıyorlar, ev bütçesini yönetiyorlar, beyler de çarşı, pazar ve servis hizmetlerini görüyorlar
Ancak, değerli yazarımızın da aktardığı gibi, Bursamızın bu Tarih Turizmi Hazinesi yerel yönetimlerimizin ilgisini bekliyor, muhtemelen içinde yaşanamayan, yıkılmak üzere olan evler, Yıldırım ve Büyükşehir Belediyelerimizin desteği ile yaşamın içine sokulur, gelir üreten motorlar kervanına yerleştirilir,
Tabii köyün her noktasının günlük temizliği de yerel yönetimlerimizin önde gelen hizmetidir, sayın Başkanlarımız bu anlamda gözden kaçan işler olduysa, hemen çözeceklerine inanıyorum,
Bu bilgileri, paha biçilmez tarih hazinemizin, daha yüzyıllar boyu içinde yaşanarak, ayakta kalmasına faydası olur umuduyla, sizlerle ve sayın Başkanlarımızla paylaşıyorum
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?