Bu haftaki anı konumuz, bizim de büyük hatamızı da içeriyor. Yeminli Mali Müşavirliğe ilk başladığımız zamanlar, ben Yeminli Mali Müşavirlik ve tam tasdikten başka bir çok işlemler de yapıyorum. Çünkü o zamanlar, özellikle ithalat, ihracat, yatırım, teşvik ve üretim konusunda bırakın komple yetişmiş bir Yeminli Mali Müşavirlik ekibini, bunların bir çoğunu bilecek insanlar bile azınlıkta idi. Bir elin parmaklarını geçmiyorduk. Bugün çok şükür, bol sayıda yetişmiş elemanlar var ve hizmetler eskisine göre çok daha iyi.
O tarihlerde, bir çok firmada özellikle yatırım teşvik belgesi almak için fizibilite raporu hazırlayanlar, Ankara'da işleri takip edenler, ihracat fizibilite raporu hazırlayanlar, Ankara'da işlerini takip edenler, yine bu konularda firmada firma içinden veya dışından bu konuları takip edecek gerek bağımlı ve gerekse serbest çalışan bir çok kimseler bulunuyordu. Bugün de bu tip serbest çalışan elemanlar var ve eskiye göre hizmetlerini daha da iyi yapıyorlar. Tabii ihtisaslaşmak muhakkak ki daha faydalı.
Firma, yine tekstil firması. İyi üretim ve iyi de ihracat yapıyor. Dahilde işleme izin belgesi ile hammadde getiriyor veya yurt içinden alıyor ve bunları ihraç ediyor. Rakam söylemeyeyim ama çok büyük ihracat yapıyor.
Gerek yatırım teşvik ve gerekse dahilde işleme izin belgelerini dışarıdan serbest çalışan bir arkadaş hazırlıyor, takip ediyor. İşinde de gayet iyi bir insan. Ama bu tip işlerde firma ile yapılan anlaşmalarda, eğer işin takibini de içeren bir anlaşma yapılmamışsa, takip etmiyor. Yani sadece belge çıkarıyor. Sonraki işlemlerin takibi o zaman firma ve elemanlarına kalıyor.
Yeminli Mali Müşavir olarak da benim yapacağım bir şey kalmıyor. Veya o zamanlar ben öyle düşünüyorum. 2001 krizi oldu. Firmanın ihracatı durdu. Bu arada dahilde işleme belgeli getirttiği hammaddeleri de elinde kaldı. Deposunda bekliyor çok şükür! Çok şükür diyorum nedenini birazdan anlayacaksınız.
Aradan 2 yıl geçmiş. Bir gün hem de bir Cumartesi günü firma sahibi beni aradı. Cevdet Abi, gel bir görüşelim dedi. Gittim ki kıyamet kopmuş, yani küçük bir kıyamet. Firmanın muhasebe müdürünün işine son verilmiş. Danışmanla ilişkiler kopma noktasına gelmiş.
Sebep: Dahilde işleme izin belgesinin süresi geçmiş. İhracat tamamlanamamış ve o zamanki resmi makamlardan ihraç edilemeyen ve kapatılamayan bu belge ile ilgili olarak milyonlarca, milyarlarca lira ceza içeren bir yazı gelmiş.
Meğer muhasebe müdürü ve içerideki danışman bu belgenin tamamlanamadığını biliyormuş. Ama ne belgeyi çıkaran ve piyasada çalışan arkadaşa, ne bana haber verilmemiş. Kendilerine göre nasıl olsa düzelir diye bekletiyorlarmış. Tabii ceza tehdidini içeren yazı gelince patrona haber verme zorunluluğu doğmuş ve patronun ilk tepkisi hemen onların işlerine son vermek olmuş.
Neyse, aman zaman dedik. Aslında bu tip olaylarda devletin yaklaşımı gayet de iyidir. Bir çok süre uzatma kararları çıkar ama bu kararlar da kaçırılmış. Zaten, 2001 krizinde kim ne yapabileceğini de bilemiyor, herkes panik içinde.
Neyse, yapılan tesbitlerde hammaddelerin depolarda bulunduğu görüldü, bu arada yeni bir uzatma kararı çıktı, tabii bu olaylar için bir de mahkemeye müracaat edildi, epeyce bir avukat parası da verildi, sonuçta süre belgenin orijinal süresi kadar uzatıldı ve firma da rahat rahat ihracat taahhüdünü tamamladı. Tam tabirle iflastan, piyasadan silinmekten kurtuldu.
Firmanın patronu ile bizim çalışmamız daha da ileri gitti. Firmanın patronu, benden özellikle finansal okuryazarlık konusunda bilgi almak istediğini söyledi. Bir yıl süresince her Cumartesi firmaya giderek finansal okur yazarlık, bilanço okuma, basit bilanço analizi, alınan yatırım, ihracat ve dahilde işleme belgelerinin nasıl takip edileceği konusunda patrona (dikkat edin patrona-personele değil) ders verdim. İşletme faaliyetlerinin yakından takibi için ne gibi raporlar istenmesi gerektiğini anlattım.
Bu arada firmada bu tip olayları takip edecek sistemler kuruldu. Patrona, her ay üretim, maliyet, verimlilik ile bilanço ve gelir tablosu veya satışlarla ilgili raporlar, yatırımla ilgili raporlar, dahilde işleme belgesi ile ilgili raporlar ve Basel kriterleri çerçevesinde firmanın kredibilitesi konusunda raporlar verilmeye başlandı.
Firmanın ihracatı eskisinden daha iyi duruma geldi. Yatırımlar devam ediyor, firma uçuşa kalktı. Bu arada söz konusu işletmede ikinci nesil de yurt içi ve yurt dışında tahsilini tamamlayarak işin başına geldi.
Sonuçta bir musibetten bin nasihat doğdu. Firma atağa kalktı. Ben de bu olaydan sonra özellikle iş yaptığım diğer firmalarda da raporlamanın ve takibin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştım.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?