USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Teknik eğitimde Türkiye ve dünya – 2

30-04-2019

Geçen haftaki makalemde; Teknik Eğitimin kendi yaşadığım dönemi ile ilgili olarak gözlemlerimi ve gelişmeleri yazmıştım.
Osmanlı döneminde başlayan Teknik Eğitim, Cumhuriyet döneminde geliştirilerek sürdürüldü. Ancak dünyadaki teknolojik gelişmeler o kadar hız kazandı ki, ona yetişmek için Eğitim Sistemimizde sık sık değişiklikler yapmak gerekti.
Bunların önemli bir bölümünü ben de bizatihi yaşadım.
Türkiye'nin ara eleman ihtiyacının çok önemli olduğu 60'lı yıllarda cılız bir Tekniker Okulu yaklaşımı vardı.
Ülkemizin sınırlı sayısındaki ilindeki bu okulların, tamamına yakını Akşamları eğitim yapıyordu.
Bu okulları bitirenlerin statüsü belli değildi. Devekuşu misali bir konumu vardı.
Devrin Milli Eğitim Bakanı yapılan tüm müracaatları; az da olsa yürüyüşleri, boykotları önemsemiyordu. Sonradan bu okulları bitirenler için Ankara'da bir Yüksek Tekniker Okulu açıldı.
Burayı bitirenleri Yüksek Öğrenim Mezunu saydılar. Yedek subaylık verdiler. Ara eleman saydılar.
İlerleyen yıllarda ise Lise üzerine iki yıllık Meslek Yüksekokulları oluşturuldu. YÖK (Yükseköğretim Kurumu) bünyesine alındılar. Böylece konu bir ölçüde çözülmüş oldu. Ancak burada bir sıkıntı var. Bu okullarda okuyan öğrenciler pratik beceri elde etme yönünden yeterli eğitim alamıyorlar. Becerilerini girdikleri işyerlerindeki hazırlık döneminde elde etmeye çalışıyorlar.
Peki Meslek Liselerindeki beceri kazanımı nasıl? Bizzat o okulda okumuş biri ve bir Meslek Lisesi mezunu olarak şunu söylemeliyim: Bu liseler atölye çalışmaları, tezgah, malzeme ve benzeri harcamaları yönünden masraflı okullardır.
Devlet bu okullara yeterli mali kaynağı, döner sermayeyi sağlamazsa eğitim cılızlaşır.
Öğrenci 'Sanat altın bileziktir.' özdeyişine uygun olarak yetişemez.

Bu nedenle bu okullara Devlet veya Kurucu Özel Kişi ve Kuruluşlar desteklerini sürdürmek zorundadır.
Örneğin TÇMB (Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği) İstanbul'da kurmuş olduğu Teknik Lise'ye her yıl ciddi anlamda mali destek vermek zorunda kalmaktadır.
Yani sadece kurmak değil, sürdürülebilir olmak da çok önemlidir.
Koç Grubu'nun sloganını herkes çok ciddiye almalı, sahip çıkmalıdır. Şöyle demişlerdi: 'Meslek Lisesi, Memleket Meselesi.'
Bugün gelişmiş ülkelere baktığımızda şunu görüyoruz. Lise seviyesindeki okullarda Teknik Eğitimdeki öğrenci sayısı %50'nin üzerinde.
Endüstri 4.0'ın gündemde olduğu bu dönemde bunu yürütebilecek elemanlar ancak bu şekilde hazırlanabilir.
Yıldız Teknik Üniversitesi başlangıçta 1911 yılında Nafia Fen Mektebi olarak kurulmuş ve günümüze kadar gelişerek üniversite olarak sistemin saygın bir üyesi olarak eğitimini sürdürmektedir.
Bu konuda bir başka eleştiriyi; Tüm Türkiye'ye yayılmış 206 Devlet ve Vakıf Üniversiteleri için de yapmak gerekiyor.
Ülkemizin her tarafında üniversite kurmak tabii ki takdir edilecek bir durumdur ama konuyu mercek altına aldığımız da görüyoruz ki bazı Fakülte ve Meslek Yüksekokullarının fiziki varlığı, öğretim kadrosu, sosyal imkanları iyi öğrenci yetiştirmek için yeterli değil.
Yapılması gereken şey; Teknik Eğitim yapan Fakülte ve Meslek Yüksekokullarının sayısını değil, niteliğini arttırmak olmalıdır.
Konuya devam edeceğim.
Buluşmak umuduyla.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?