BUSİAD'ın, üyelerinden aldığı bilgilerle, 6 ana sektörün 2018 yılı değerlendirmesi ve 2019'a ilişkin beklenti ve tahminlerini içeren raporu, ''BUSİAD'DAN BAKIŞ'' 'dergisinde yayınlandı.
Raporun 'Gıda, Tarım ve Hayvancılık' bölümünü dikkatle okudum, bazı bölümleri benim bilgilerimle uyuşmadı. Önce raporun ana hatlarına göz atalım;
''Dünyanın yedinci, ''Avrupa'nın ise en büyük tarım ekonomisi konumunda bulunan ülkemiz,'' içinde bulunduğu bölgenin gıda ihtiyacını güvence altına alma potansiyeline sahiptir. Tarım sektörünün önde gelen küresel oyuncuları nezdinde kendini bölgesel bir üs ve tedarik merkezi için tercih edilen bir seçenek olarak konumlandırmayı hedefleyen Türkiye, son yıllarda' 'yapısal reformlar ve sektöre sağlanan devlet teşvikleriyle ''önemli adımlar atmıştır
'
Ülkemizin yaklaşık %31'lik kısmı tarım alanlarını oluşturmaktadır. Halen ülke genelinde 24 milyon hektarda tarım yapılmaktadır
Çiftçi kayıt sisteminde kayıtlı çiftçi sayısı 2,5 milyon, büyükbaş hayvan sayısı 16 milyon, küçükbaş hayvan sayısı 44 milyondur
Tarımın ülke ekonomisine sağladığı katkıda hükümetin sağladığı destekler de etkili oldu
2018'deki gelişmeler göstermiştir ki, iç piyasanın regülasyonu ve sürdürülebilir büyümesi için en önemli araç ihracattır
''
Gelin şimdi raporun uyuşum sağlayamadığım bölümlerine göz atalım, daha önce bu konuyu, soğan fiyatlarında artış nedeniyle, köşemde işlemiştim. Benim DSİ bilgilerime göre, ülkemizin tarım alanı büyüklüğü 38 milyon hektar idi, bu alanın 8,5 milyon hektarı sulanıyor, 5,6 milyon hektarı da 2023'te sulama sistemlerine kavuşacak. Ayrıca 14 milyon hektar, hayvancılığa uygun çayırlarımız var.
Evet bu doğa değerlerimizle, dünyanın yedinci, Avrupa'nın birinci tarım alanlarına sahip ülkesiyiz, ama şu anda en büyük tarım ekonomisine sahip ülkesi değiliz, zira halen ürettiğimiz et, soğan, çeşitli tahıl ürünleri, pamuk gibi tarım ürünleri bizim ihtiyacımızın tamamını karşılamıyor, bir bölümünü ithal ediyoruz, ama doğru adımlar atarsak, raporda vurgulandığı gibi, Avrupa'nın en büyük tarım ülkesi olma yolunda hiçbir engelimiz yok, bu ürünleri ihraç ta ederiz.
Dünyanın en büyük tarım ekonomisi ülkesi ABD, Avrupa'nın en büyüğü ise Hollanda, ülkelerin yıllık yetiştirdikleri ürün miktarları ve bunların ihraç ettikleri bölümü, tarımsal büyüklüğün sınırlarını çiziyor. Dünyada tarım ürünleri ihracatında, 2018 yılındaki 103 milyar dolar tutarındaki ihracatıyla Hollanda, ABD'den sonraki ikinci sıraya yerleşiyor. Türkiye'nin 2018 yılı tarım ürünleri ihracat rakamı 22,6 milyar dolar.
Hollanda bizim Konya ovasından biraz büyük bir ülke ve tarım topraklarının % 60'ı deniz seviyesinin altında, peki nasıl oluyor da böylesine büyük bir tarımsal zenginliği yaşıyor.
Öncelikle bilim adamlarının, tarımsal verimin artırılması yolunda sürekli yaptıkları araştırmalar sonucu üretilen bilgiler anında tarım sektörüne akıyor. Hemen yerinde gördüğüm bir küçük örneği sunayım, geniş bir alanda top marul tarımı yapılıyordu, bilimin akıttığı bilgi, top marul üretiminde en etkin gübrenin tavuk küspesi olduğunu gösteriyor. Bu alanın dış çevresinde, üreticinin üyesi olduğu kooperatif tavuk çiftliği kurmuş, bir yandan tavuk üretimi devam ederken, çıkan küspe de marula gübre olmuştu.
İkinci etken tarımda uğraşan çiftçiler, Uygulamalı Tarım Meslek Okullarında eğitiliyorlardı, yukarıdaki örnekte tarlada çalışan, kızlı, erkekli çiftçiler çoğunluğu bir tarım meslek okulu mezunu idiler.
Üçüncü ve de en ağırlıklı etken, Hollanda'da tarımla uğraşan kesimin % 95'i kooperatif çatısı altında üretimlerini yapıyor olmalarıydı. Bu çatının var oluşu, maliyetleri aşağı çekiyor, örneğin bizde her çiftçinin altında bir traktör var, kooperatifin kısıtlı sayıdaki traktörleriyle üyelerin tümünün tarlaları sürülüyor, ekim ve hasat gelişmiş teknolojiler kullanılarak yapılıyor, maliyetler düşüyor, kooperatifin bilim dünyasıyla sıkı işbirliği ürün kalitesini ve verimini artırıyor, maliyetleri düşürüyor. Ayrıca kooperatif çatısı altında, tarım ve hayvancılık ürünleri üreten ve dünya pazarlarını yakın takip ederek, ürünlerin pazarlamasında etkin rol alan şirketler oluşturulmuş, kooperatif üyeleri şirketlerin de ortağı.
Özetle, hükümetimizin çiftçilerimize uyguladığı maddi destek mutlaka tarımsal üretimimizi artırıyor, bu yadsınamaz, aslında kooperatifçilikte de güzel örneklerimiz var, örneğin Tire Süt Kooperatifi, Burdur'daki çiçekçilik kooperatifi, bizim Ağaköy Kooperatifimiz ve diğer birçok benzer güzel örneklerimiz var.
Tarım ve hayvancılık yapan köylerimizin tamamında, yukarıda sıraladığım, çiftçilerimizin uygulamalı eğitimi, bilim dünyamızın bu alanlara yenilikçi bilgi akışının sağlanması ve de üretimde ve pazarlamada kooperatifleşmenin oluşması, sistemin işler hale sokulması Türkiye'ye, Avrupa'nın en büyük tarım ekonomisine ve de muzdan, narenciyeden, zeytinden, her çeşit meyve/sebze türlerine, tahıldan, çaya, pirince, şeker pancarına, pamuğa kadar çok geniş bir ürün çeşitliliğine sahip olması nedeniyle de en zengin tarım ülkesi olma yolunda iri adımlar attıracaktır. Ancak bu adımlar 80 milyonluk bir ülkenin 2,5 milyon çiftçisiyle atılamaz, devletimizin köylerinden göçmüş insanları topraklarına geri çevirme politikalarını da geliştirmesi gerekir.
Aslında Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok, ilgili kurumlarımızın yetkililerinin ve de çiftçi kooperatifleri ile tarım ve hayvancılık birlikleri temsilcilerinin Hollanda'yı, özellikle hayvancılık kooperatifçiliğinde İspanya'yı, çayırda hayvan yetiştirmede Alp ülkelerini, yerinde incelemelerinin, onlardaki yapının işleyişini, bizim koşullarımıza uyarlanma yollarını araştırmalarının çok yararlı olacağı kanısındayım.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?