Gücünü,1618 sayılı 'Seyahat Acentaları Birliği Kanunu'ndan alarak kurulmuş meslek birliğidir.
Yani, yarı resmi bir kuruluş. Türkiye'de faaliyet gösteren tüm seyahat acentelerinin zorunlu olarak üye olduğu bir çatı örgütü. Fakat, bu üst yapının hesap vermek zorunda olduğu daha üst yapı ise Kültür ve Turizm Bakanlığı. Yani, davul ve tokmak misali. Davul TÜRSAB'ta ama tokmak da bakanlıkta. Bir yazımda demiştim ki 'Bakanlık kapatılsın, turizmi TÜRSAB yönetsin'. Tabii, bu mümkün değil. Biz göremeyiz, ama belki gelecek kuşaklar görebilir.
TÜRSAB, ne iş yapar, sade vatandaşın bu kurumla ne işi olabilir. TÜRSAB adlı bu yarı resmi kurum, Türkiye'de faaliyet gösteren 10 bine yakın seyahat acentesinin hak ve çıkarlarını koruyup kollamakla mükelleftir. Acentelerin hak ve menfaatlerini kollarken, elbetteki vatandaşını da ezdirmeme görevini de üstlenmiştir. TÜRSAB geçen hafta sonu İstanbul'da görkemli bir genel kurul yaptı. Yanılıpta ' TÜRSAB'tan bana ne' demeyin sakın. Oradaki seçim turizmin ve dolayısıyla senin de kaderindir. Sen tatile gidecekken seni kaçak kurulmuş merdiven altı acentelerden, dolandırılmaktan kurtaracak hakiki ve yasal acenteler, sizin haklarınızı da göz ardı etmeyip, size insanca ve ekonomik tatil yaptıracak kararları hayata geçirip iyi bir yönetim sergileyecek yöneticileri seçmeye gayret etti. Sivil toplumun her bireyi, TÜRSAB'ın bütün üyeleri gibi bu kuruluşta olup biteni izlemeli, sosyal medyayı da kullanarak doğru isimlerin iş başına gelmesine yardımcı olmalıdır.
TÜRSAB, 1973 yılında idealist ve vizyon sahibi,100 kişiyle faaliyete başlamış. Doğrusu TÜRSAB'ta Başkanlık ateşten bir gömlek. 10 bin acentenin ezici çoğunluğu sabah işe başlarken 'Ben başkan olsam' diyerek söze başladığı ve başkanın yoğun eleştiri bombardımana tutulduğu bir ortamda nasıl görev yapılır doğrusu bilinmez.
Fakat, her şeye rağmen, iğneli bir fıçıya benzetebileceğimiz bu koltuğa her seçimde üç dört kişi talip olur. Bu seçimde de olduğu gibi son anda bu adaylardan birileri, başka adaylar lehine yarıştan çekilir ve saflar netleşir.
Açılışta adaylar adeta gövde gösterisi yaparak katılanların gözüne girmeye çalıştılar. Bu arada belirtelim ki seçime katılan sayısı, katılmayanlardan daima az olmuştur. Böyle bir durumda demokrasinin tam tezahür ettiğini biraz temkinli söylemekte yarar görmekteyim.
İlk olarak Firuz Bağlıkaya adaylığını ilan etti. Ardından, Davut Günaydın, Hasan Erdem ve Cüneyt Tansu Demir aday olduklarını açıklamıştı. Fakat son gün Erdem ve Demir, Davut Günaydın'ın Beyaz Listesi'nde birleşti.
Toplam 4 Bin 13 oyun kullanıldığı bu zorlu yarışta Firuz Bağlıkaya'nın Mavi Listesi 2 Bin 530 oy alırken, Davut Günaydın'ın Beyaz Listesi de Bin 459 oy aldı. Bu skorla Firuz Bağlıkaya seçimi bileğinin hakkıyla ve bin oy farkla kazandı.
Bağlıkaya'nın listesinden Halil İbrahim Kalay, geçen dönemde aday olan Emin Çakmak, Erkut Öner ve Serhat Uslan Türkiye Gelişim ve Tanıtma Ajansı'na adaylığını açıklamıştı. Bu seçimi kazanan H.İbrahim Kalay oldu.
Turizm Bakanları, TÜRSAB başkanlık koltuğuna uyum içinde çalışabilecekleri bir ismin seçilmesini hep arzu ederlerdi. Artık, bakanlar belirleyici olmaktan çıkıp daha üst makamın vereceği işaret daha önemli hale gelmiştir. Demokrasiye aykırı olmasına rağmen, Hükümetin siyasi çizgisine aykırı isimlerin bu tür birlik ve odalara seçilmesi çok zor bir iş.
TOBB, DEİK ve MÜSİAD'da başkanlık için vize almadan hiç kimse yarışa girme gibi bir hata yapmaz. TÜRSAB başkanı olmak isteyenler için, açık bir müdahale olmadı diyebiliriz. Ama adayların da bir şekilde önce Turizm Bakanı, sonra da daha üst makamlardan destek istemesi gündeme gelmiş olabilir.
Seçmenin veya diğer adıyla delegenin oyuna tabii ki hiç kimse ipotek koyamadı, ama şu da bir gerçek ki, bazı isimlerin psikolojik önceliği oldu. TÜRSAB demek sadece 10 bini aşkın acentedir demek değildir. Her acente, aile reisidir her acente aynı zamanda bir işverendir. Konuya buradan baktığımızda karşımıza yüz binlerce kişi çıkar. Turizm deyince karşımıza 50'yı aşkın iş koluyla ilişkili ve faydalı bir iş kolu çıkar. Turizm deyince aklımıza 50 milyon turist hedefi ve buna bağlı olarak 50 milyar dolar döviz geliri gelmektedir. Hal böyle olunca, yapılan TÜRSAB seçimlerine ilgisiz kalamayız.
İş başına gelen ekip, yukarıda sözünü ettiğimiz milyonlarca kişinin de dolaylı olarak kaderini eline alacaktır.Seçim öncesi kim ne dedi, nasıl dedi gibi söylemlerin bu gün artık hiç bir önemi yoktur. Kazanan bu liste, vatandaşın ve ülkenin kaderinde belirleyici olacaktır. Hayırlı olsun diyor, başarılar diliyoruz.