Biliyorsunuz, ben bu köşede sizlere Hava Kirliliği ve İklim Değişikliği ilişkilerini anlattım durdum, zira biz Türk insanı olarak hava kirliliği denince, hep nefes alma zorluklarımızdan, sağlığımızın bozulmasından bahsederiz, sadece biz değil, devletimizin sorumlu kurumları da. Oysa insanlık, taa 1950lerden bu yana, insanlığın havayı kirletmesi sonucunda yer küre üzerindeki iklimin değişmekte olduğunu farkına varıp, konuyu bilimsel araştırmaların ön sıralarına yerleştirmiş, Birleşmiş Milletler ortamında tartışmaya açmış, acı gerçekleri ülkelerin önüne koymuş, ülke liderlerine, katıldıkları toplantılarda hava kirliliğinin azaltılması yolunda etkili önlemlerin uygulanması için uluslararası taahhütleri imzalatmıştır.
Geçen hafta bilim insanlarının, iklim değişikliği paralelinde yaptığı bir başka araştırma sonucu önüme düştü, hava kirliliği tarımsal verimi düşürüyor… Araştırma, dünyada tarımsal ürün yetiştirme potansiyeli en yüksek olan ABD’de, gerek iklim koşulları, gerekse verimli toprak büyüklükleriyle önde koşan Kaliforniya eyaletindeki bilim insanlarınca sürdürülmüş ve son 35 yılı kapsayan bu araştırma sonucunda, üzüm, nektarin, şeftali, badem ve ceviz gibi uzun ömürlü bitkilerin ürün verimliliğinin, son yıllarda hava kirliliğinin, yavaş ta olsa, azaltılması yolunda verilen mücadele sonunda artan hava kalitesi paralelinde arttığı görülmüş, bu da yöre çiftçileri için önemli kazanç anlamına gelmiş.
1980-2015 yılları arasında hava kirliliğinin azaltılması yolunda yapılan çalışmalar paralelinde Kaliforniya’da havadaki ozon ve azot oksit seviyelerinin devamlı düştüğü gözlemlenmiştir. Ozon ve azot oksit emisyonları da, CO2 gibi, havayı kirletmede etkin olan bir gurup gaz, bu gaz parçacıkları bitkilere giriyor, fotosentezi bozuyor ve büyümelerini engelliyor. Son yıllarda hava kalitesindeki iyileşmelere rağmen, Kaliforniya’da solunan hava hala en kötü ozon seviyelerine sahip, araştırmacılar şu anda bu kirliliğe kurban edilen mahsul verimlerinin her yıl milyonlarca doları bulduğunu iddia ediyorlar.
Tarihsel verileri izleyen araştırmacılar oluşturdukları senaryolarda, havadaki ozon oranının düşmeğe devam etmesi halinde, ürün verimliliklerinin 2050’e kadar ne oranda artacağını tahmin etmişler.
Örneğin şaraplık üzümde %5’ten, nektarinde %8’e, sofralık üzümde %20’ye varan artışlara neden olacağını görmüşler. Kaliforniyalı çiftçiler de, hava kalitesi standartlarının yükselmesi ile bitkilerin büyüme yeteneklerinin ve sonuçta verimliliklerinin artacağının farkına varmaya başlamışlar.
Ancak küçük te olsa, bu pozitif ilerlemeye rağmen, araştırmacılar çalışmalarını sürdürüyorlar, iklim değişikliği nedeniyle artan hava sıcaklığının, buğday ve mısır gibi temel gıda ürünleri üzerindeki etkisine bakma yerine, üzüm, nektarin, fındık ve ceviz gibi uzun ömürlü bitkiler üzerinde yoğunlaşıyorlar ve sonuçta ozonun bu mahsuller üzerindeki etkisinin, iklim değişikliğinden kaynaklanan sıcaklık artışından çok daha büyük olduğunu gözlemliyorlar ve ileriki yıllarda hava kirliliğinin tam olarak önüne geçilmez ise, verimliliklerin gene de düşüreceğini saptıyorlar.
İşte bütün bu araştırmalar, gözlemler, elde edilen veriler, çok daha katı hava kirliliği önleme kurallarının oluşması gereğini ortaya koyuyor, kuralların canlı tutulmasının da çiftçilere olağan üstü faydalar sağlayacağını önlerine seriyor.
Bu gibi sonuçlar çevresel standartlar etrafında düşünme şeklini değiştirebilir, potansiyel olarak çiftçilerin zihnine baskıcı politikalardan, kendilerine fayda üretecek pratik çözümlere dönüşebilir. Böylece hava kirliliği ile mücadelede çiftçiler bizzat yer alabilir.
Özet olarak hava kirliliğini, bizim için sadece nefes almamızı zorlaştıran, sağlığımızı bozan bir ortam, dünya genelinde iklimi değiştiren, atmosfer sıcaklığını artıran önemli bir etken olarak görmenin yanında, insan yaşamının devamında başrolde bulunan gıda ürünlerinin üretim güvenliğini düşüren bir faktör olarak ta görmek zorundayız.