Bu köşede defalarca dillendirdiğim ve dönemimde BTSO Meclisinde anlatıp, Bursa iş dünyasının görüşlerini alarak hazırladığımız ve B.B. Meclisi ve İmar Bakanlığınca onaylanarak yürürlüğe soktuğumuz ve hep beraber ‘’Bursa Anayasası’’ adını verdiğimiz 1/100.000 ölçekli imar planında, Bursa’da üretim yapacak sanayi kuruluşları OSB, NOSAB alanlarına yerleşecek, bunların dışında kalan çok değerli topraklarımız ‘’Korunacak Tarım Alanları’’ olarak halkımızın hizmetine sunulacaktı.
Aslında bu kararımızla, bu yazımın konusu olan biyolojik çeşitlikte Bursa’mızın zenginliğini korumayı da hedef almışız. Ama ne yazık ki bugün 18 resmi sanayi bölgesi ve onların tetiklediği plan dışı yerleşim alanları o çok değerli, korunması gereken tarım alanlarımızı ve tabii üzerlerinde taşıdıkları biyolojik çeşitliliği param parça etti ve etmeğe devam ediyor.
İşte bu yazımı okurken, siz de bu acı gerçeğimizi gözünüzün önünden ayırmayın, lütfen…
Bazı dünya kentlerinde de hızlı ve plansız büyüme, aynı Bursa’da yaşadığımız gibi, çevresel bozulmalara yol açıyor.
Oysa doğanın önde gelen hazinesi olan biyolojik çeşitliliğin korunması ve zenginleştirilmesi ekosisteme, dolayısıyla insan yaşamına çok etkin faydalar sağladığı tartışılamaz.
Biyolojik çeşitliliğin zayıflaması ise, özellikle kentsel alanlarda kademeli ve negatif kapsamlı sonuçları tetikler, örneğin tarımsal verim düşer, iklim krizi şiddetlenir ve giderek büyüyen yaşam riskleri oluşturur.
Biyolojik çeşitliliğin azalmasının ve iklim krizlerinin üstesinden gelmek için, dünyanın dört bir yanındaki kentler, yaşam altyapılarını, çevrelerindeki tarımsal alanlarıyla, çayırlarıyla, ormanlarıyla, doğal değerleriyle nasıl bütünleştirmelerini düşünmek ve yeniden tasarlamak zorundadırlar ve bu bilinçte olan toplumlar yaşam tarzlarını bu çizgilere oturtmaktadırlar.
Biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynakların yönetiminin iyileştirilmesi, bireysel eylemlerin toplu eylemlere dönüştürülmesini gerekli kılmaktadır.
İşte size küçücük bir örnek, yıllar önce Almanya’da küçük bir kasaba evinde gördüğüm bir düzende, evin çatısına düşen yağmur suyu bir tankta toplanıyor ve bu suyla sulama yapılarak bahçede organik sebze yetiştiriliyordu, bu uygulamanın kasabadaki evlerin çoğunda olduğunu söylemişlerdi.
Bu tür doğa bazlı çözümler, aynı anda insan refahı ve biyolojik çeşitlilik faydaları sağlıyor, iklim değişikliği ve diğer doğal tehditlere karşı dayanıklılık oluşturuyor.
Benim Bursa Büyükşehir Belediye Başkalığı sürecimde yönetim kurulu üyeliğini yaptığım, Birleşmiş Milletler desteği ile kurulmuş ICLEI, Yerel Çevre Girişimleri Konseyitarafından geliştirilen ‘’Kentte Umut’’ kavramı, Almanya Federal Çevre, Doğayı Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı tarafından desteklenen ‘’Biyolojik Etkileşim Projesi’’ olarak ta üretildi.
Bu proje kapsamında yerel yönetimlerin biyolojik çeşitlilik hareketine nasıl öncülük edebileceğinin yolları araştırılıyor, ICLEI de bu konuda yerel eylemler üzerine odaklanıyor.
Bugün dünyada milyarlarca insan geçim kaynağı olarak, denizlere ve biyolojik çeşitliliğe güvenirken, gene bir o kadar insan da ormanlara bağımlı olarak yaşamlarını sürdürmekteler.
Doğanın sahip olduğu değerler ise, yer küre üzerindeki varlığımızın ve geçim kaynaklarımızın temelini oluşturmaktadır ve kentli yaşamının etkili işleyişinin ve refahının ayrılmaz bir parçası olmaktadır.
Doğa kaynaklarımızın aşırı kullanımı, kirletilmesi ve sürdürülemez tüketimi gibi insan eylemleri nedeniyle yerkürenin hırpalanması, kendi başına iklim değişikliğinin şiddetini daha da hızlandıran küresel bir krizdir.
Mayıs ayında Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Bilim Politikası Birimi, 1milyon canlı türünün tükenme tehdidi altında olduğunu ve tükenme oranlarının arttığını gösteren bir rapor yayınladı.
Raporda, hükümetlerin aldığı mevcut küresel tedbirlerin yetersiz kaldığı ve değişiklik gerektiği vurgulandı. Ve haberlerin daha da kötüleştiği, ekosistemleri sürdürmek ve iklimi dengelemek için bağımlı olduğumuz toprakların, iklim değişikliğinin etkisi altında zarar gördüğü açıklandı.
Kentler, küresel sorunların üstesinden gelmede kritik rol oynamaktadırlar. Bu anlamda Montreal Belediye Başkanı Valerie Plante, dünyadaki belediye başkanlarını, doğanın içinde doğru yaşam biçimlerini planlamak, korumak ve restore etmek için kentlerde küresel eylem planlarını ateşlemeğe ve “Şimdi Eylem Zamanı’’ diyerek bu eylemde, iklim değişikliği ile mücadele ve biyolojik çeşitliliği korumada kentleri ön plana çıkmaya, girişimleriyle ve kuracakları beraber çalışma düzenleriyle etkin rol almaya çağırıyor.
Dünyanın dört yanından kentler, küresel düzeyde bu rolü üstlenmeye istekliler ve biyolojik çeşitliliğin küresel bağlamda korunmasının önemini kabul ediyorlar.
Bu anlamda yerel yönetimlerin eylemlerini kent ölçeğinde ve fakat uluslararası temel kurallar doğrultusunda yönlendirmek gerekmektedir. Bu düşünce ICLEI tarafından da destekleniyor, yerel düzeyde biyolojik çeşitlilik ve doğayı koruma girişimlerine öncülük ediyor…