Bayram kutlamadır ya, kurban bayramında neyi kutluyoruz?
Kurban etmek ya da olmak fedakarlık anlamına geliyor. Nefsine yenik düşmeyip, nimetleri kendisine verene teşekkür ediyor insan.
İlahi dinler açısından baktığımızda, Hazreti Adem zamanından geliyor. Hazreti Ademi’in oğullarından Kabil toprağın ürününden, Habil de sürünün ilk doğanlarından ve yağlarından o dönem rablerine sunmuşlar.
Nuh Peygamber de büyük tufandan sonra kurtarıcısına kurban sunarak teşekkür etmiş. Sonra bu ibadet şekli ya da gelenek tarih boyunca devam etmiş.
Kurban sunma, tarihin değişik zamanlarında, dünyanın farklı yerlerinde ve birbirinden habersiz olmasına rağmen benzer şekillerde gelişmiş olması açısından ilginç bir kültür denebilir.
Peki başka başka kıtalardaki insanın ortak noktası nedir? Nefs elbette.
Olumlu bakarsak, rızklarından vererek, nefslerine inat minnet duygularını ifade etmişler insanlar kendinlerice.
Ama nefs aynı zamanda korku demek. Gücünün yetmediği ilahlarla bir anlamda arasını iyi tutmak istemiş yine aynı insanlar. Kendi içinden insanları da kurban etmişler. Masumiyeti kendi içlerinde yaşatmak yerine, inançlarına göre masum olanı rüşvet vermişler bir nevi. İlk doğan ya da daha ileri yaşlardaki çocuklar, genç erkek ve kadınlar, …
Hazreti İbrahim’in rüyası üzerine gerçekleşen olay, o nedenle dünya kurban tarihinde bir devrim niteliği taşıyor. İnsan katliamına, vahşete bir dur diyor Hazreti İbrahim dolaylı olarak. Etinden sütünden faydalandığımız hayvanı kurban ederek, hem şükretmeyi hem paylaşmayı hatırlatıyor.
Tek sıkıntı yine onu da nefsimize yenilerek bir gösterişe ve güç gösterisine dönüştürmemiz. Derin dondurucular birbirimize verdiğimiz etlerle dolup taşıyor. Ya da göstere göstere yardım etmeler!..
Bayramların içimizdeki masumiyete sarılmaya vesile olması dileğiyle.
Sevgiyle kalın.