USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bursa’ya dönüşüm müjdesi

07-12-2020

 İstanbul depremi kapıda. Marmara’da fay hattı “pop-up” takibine alınmış.
Prof. Dr. Ahmet Ercan ve pek çok uzmanın uyarılarının özeti şöyle:
“GELECEK 100 YIL İÇİNDE TÜRKİYE’DE ONLARCA NOKTA ENERJİ BOŞALTACAK”
Sayın Ercan’ın öngördüğü depremlerin Bursa civarında olan bazıları şöyle:
Gemlik – İznik: 7.8
Kuzey Marmara – İstanbul – Tekirdağ: 6.3 – 6.7 ve 7.2
Mudanya – Manyas: 7.5
Kocaeli – Adapazarı – Düzce – Bolu: 7.4
Ege Depremi sonrası Bakan Bey açıkladı; “İzmir’de 857 okul binasında inceleme yapılmış. 5 okul ağır, 18 okulda orta hasar tespit edilmiş.” Çürüklerden tahliye başlamış. Demek diğerleri çok şükür sağlammış!!!
Yirmi yıl önce bugün yasak olan yuvarlak demir kullanılıyordu. Bugün bilgisayar kontrollü santralda hazırlanan beton malzemesinin, o günkü ölçüsü, ilkokuldan terk işçinin kürek hesabı idi. Göz kararı, beton pompası, inşaat vinci. Beton mikseri, Japon arabası idi. Araba devrilince bütün kalıp sallanır, bol sulu karışıma doğal vibrasyon yapardı. Deprem yönetmeliği, bugüne göre neredeyse %35 daha az kesit ve donatı öngörmekte idi. Bütün bunlar, herkesin gözü önünde, yapılan yasal uygulamalardı. Deprem riski altındaki gelişmiş ülkeler bu işi nasıl yapıyor diye ne bakan vardı, ne de milleti uyaran. Yapı denetimi ilk 2001’de çıktı. Önce sadece 19 ilde ve 2011’de ülke genelinde uygulanmaya başladı. İşte ülkemizdeki okul binalarının çoğu bu şartlarda yapıldı. Çoğu, ülkemizin yapı stoku gibi, 25’den daha yaşlı binalardır.
Peki, Bursa’da, İstanbul’da çürük olduğu sanılan yüzlerce okul, binlerce konutun incelemesi de depremden sonra mı yapılacak? Bir Sayın Bakan “İstanbul Depremi Türkiye’nin beka meselesidir” demiş. Bursa değil mi? Peki, yıllardır ne meselesiydi de bunca kaçak binaya göz yumuldu, elektrik su bağlandı, imar afları, imar barışları yapıldı?
Dönüşüm ise yılan hikâyesi…
Vatandaş “Bana sağlam ev ver, üstüne de şunu bunu ver” benzeri adaletsiz, mantıksız, mesnetsiz bir talep peşinde. Yetkililer ise siyasi kaygılarla, ne yapacağını bilemez, bir yöntem üretemez durumda. Güvensizlikten kaynaklanan kaos ortamı.
Ankara’nın bakışı ise siyasi, “Depremin altında hangi partinin kaldığını” arıyorlar. İnsanların dramında oy arayanların hepsi, aslında gerçeği biliyor. Yıllardır yaşanan depremlerde, kalıntılar altında sadece vatandaşlar ve günahsız çocuklar kalıyor. Mucizelerden birkaçı, 1999’ da Clinton’un burnunu sıkan Erkan bebek, en son İzmir’de Elif, Ela, Ayda bebekler.
Bir tartışma ise “Yatay mı, düşey mi” tartışması. Konu tamamen bilimsel ancak tartışanlar bilim adamı değil, siyasetçi. İmar uygulamalarını yapanlar da öyle; siyasetçi. 1984 yılında kurulmuş bir devlet teşekkülü olan TOKİ’nin yaptığı devasa gökdelenlere bakarak “Biz yatay istedik” derse, ne düşünürsünüz? Belediye meclislerine fay hattının yerini değiştirme yetkisi olduğunu düşündüren, onca felakete rağmen hala dere yataklarına yapı inşa edilmesine izin veren siyasi sisteme, “Bu bilimsel bir konudur” desek bir anlamı olur mu?
Geçen hafta, BŞB Başkanımız Sayın Ali Nur Aktaş Bursa’da riskli 70 bin konut tespit ettiklerini açıklamış. Bu inanılması zor bir sürpriz oldu. Bu güne kadar medyada yer alan beyanlardan, Bursa’da riskli konut sayısının 350 binler civarı olduğu sanılmakta idi ve kaçak cenneti Bursa için normaldi. Bu sayı büyük müjde. Sayın Başkan “Ranttan, kat ve emsal artışından uzak durulacak” dedikten hemen sonra, “Yıldırım’da, zemin + 7 = 8 katlı” binalarla çalışmalara başlanacağını ifade etmiş. Binalar yataya yakın sayılır. Konutlar 3 – 3,5 yıl içinde bitecekmiş. Sayın Başkan’ın sözlerinin arkasında durmasını bekliyoruz. Gözün aydın Bursa.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?