Kadınlar, kadınlarımız, bütün kadınlar...
Evet bir 8 Mart daha geçti...
Tabiiki buruk..
Her gün bir kadın cinayeti, vahşet, dehşet...
Sözün bittiği yer...
Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz?
Medeniyet sıfır...
Robin Sharma'nın dediği gibi "İnsanlık çok ilerledi, artık gözükmüyor"
Yüreğimiz yanıyor, içimiz ağlıyor...
Kadınlar Günü...
Sosyal medya paylaşımlarını gördükçe içim şişti...
Günümüzü mü kutladılar, göz dağı mı verdiler anlayamadım...
Sonuçta kaburgalarından yaratılmışız, eksik yanımız çok...
Eksik etek ki, anladığım kadarıyla bunu söyleyen tam etek giyiyor...
Pek makbuldür yerimiz...
Hayatında karısına bir güzel laf etmemiş adamların sayfalarındaki paylaşım ve kadın övgülerine gözlerim yaşardı gülmekten...
Biz sizin ciğerinizi biliyoruz, arkadaşlar...
Bu ne kibarlık böyle...
İnşallah bundan sonraki 8 Mart Dünya kadınlar günlerini medeniyet çerçevesinde kutlarız...
Tüm baştacı edilecek kadınlarımızın, emekçilerimizin Dünya kadınlar gününü kutluyorum...
Değerimizin bilindiği güzel 8 Martlara...
Neyse, gelelim esas sorunumuza, Turuncu Kent BURSA'ya...
"Sarı oldunuz' dediler, döküldük sokaklara, ne dökülmek hem de...
AVM, Kafe, restaurantlar, yağmura rağmen piknikler...
Hınca hınç market ve alışveriş merkezleri...
Resmi kurumlar ve iş merkezleri de bugün nasibini aldı sarı rengimizden...
Hiç adı anılmasa da, " Yeşil Bursa" idi eskiden, şimdi yeşil oldu, kara Bursa...
Sessiz sedasız turuncuya dönüverdik...
Eee, ötesi kırmızı...
Yine yasaklar, yine baskı, bol cezalı günler kapıda...
Nasıl bir mecburiyetse, o kafelere, alışveriş merkezlerine gitmek, piknik yapmak...
Sözde yüzde 50 kapasite ile açıldılar...
Balık istifiydi cumartesi, pazar günü her yer...
Sığamadık evlere...
Yağmur ve soğuk bile durduramadı bilinçli insanları...
Yazık bize... Yazık size...
Yazık bu sorumsuzluğun bedelini ödeyecek ve ödeteceklere, binlerce insana...
Yazık, çok yazık...
