Yazının içeriğini dolduran kadınlarımız kurdukları 9 kooperatif çatısı altında, üretim ve işletme, tarımsal kalkınma alanlarında kol kola girmişler, üretiyorlar, ailelerine ve ülke ekonomisine zenginlikler yaratıyorlar. Biliyorsunuz ben bu konuyu, güzel örnekleriyle defalarca köşemde işledim, bugün tarım ve hayvancılıkta önde koşan Hollanda’da tarla ürünleri üreticilerinin %95’i, süt ürünleri üreticilerinin %97’si kooperatif çatısı altında beraber çalışıyorlar ve zengin oluyorlar. Zengin oluyor derken, geçen yıl tarım/hayvancılıkta ihraç ettikleri ürünlerden kazançlarının 98 milyar dolar olduğunu ve de ABD’den sonra dünya ikincisi olduklarını hatırlayalım. Hollanda’nın bu başarısının altında bir başka yapı da, çiftçilerin küçük yaşlardan itibaren uygulamalı tarım/hayvancılık meslek okullarında eğitilmiş olmaları yatıyor. Bursalı kadınlarımızın, oluşturduğu kooperatifleşme yapısıyla, Hollanda’nın bu yolda kazandığı zenginliği örnekleyerek, gerçekten ülke ekonomimizin kalkındırılmasında çok etkin bir adım attıkları yadsınamaz. Gelin bu konuda geçen hafta önümüze konan bilgileri değerlendirelim;
Bursalı kadınlarımızın bu hareketini, Bursa Milletvekili Sayın Emine Yavuz Özgeç de Türkiye genelinde kooperatifleşmenin yaygınlığının arttığını, ilgili bakanlıkların ve yerel yönetimlerin bu oluşumu desteklediği bilgisini aktararak değerlendirdi. Ancak bu destekler ülkemizin iklim çeşitliliği, tarım alanlarının büyüklüğü yanında bana göre çok cılız kalıyor. Hatta zaman zaman hükümetin çiftçiye verdiği maddi destek de hedefini bulmuyor. Oysa kooperatifleşme tüm ülke sathında yoğun biçimde oluşturulsa, tüm parasal destekler kişilere değil, kooperatiflere verilse, işte o zaman gerçek karşılığını bulur.
Bu vesile benim sayın milletvekilimize bir önerim var, Bursa’daki bu güzel hareketin öncüleri 9 kooperatif yöneticileri ve ilgili bakanlık yetkilileriyle, tarım ve hayvancılıkta kooperatif çatısı altında üretip ürünlerini ulusal ve uluslararası pazarlara sunup zengin olan Hollanda ve İspanya’daki kooperatifleri ziyaret edin, gerek üretimde, gerekse pazarlamada izledikleri yöntemleri, kendileriyle konuşarak, değerlendirin.
Size bizzat görerek bilgilendiğim bir İspanyol hayvancılık kooperatifini anlatayım. Kooperatif 500 haneli bir yerleşim alanında faal idi, her üyenin kendi tarlası vardı, hayvan yemi yetiştiriyorlardı. Ürettiklerini, kendilerinin de ortağı olduğu kooperatifin yem şirketine satıyorlardı.
Yine her üye evinin içindeki ahırda 10-12 süt ineği besliyordu, ineklerini beslemek için gereken yemi kendi şirketlerinden satın alıyorlardı. Her sabah sağdıkları sütü evin kapısına yerleştirilmiş süt tankına pompalıyorlardı. Bu sütü, yine kendilerinin de ortak olduğu kooperatifin süt ürünleri şirketi satın alıyordu. Üretilen süt ürünleri, aracı olmadan, kooperatif tarafından doğrudan yerli ve yabancı pazarlara satıyordu. Her iki şirketin karları, satış sürecinde aracı olmadığı için, tamamı kooperatif üyelerine dağıtılıyordu.
Bu bilgileri aldıktan sonra ineklerini gördüğümüz evin hanımı bizi evlerinin yaşam bölümüne çay ikram etmek için geçirdi. Kapısından içeri tezek kokusuyla girdiğimiz ev, bizim deyimimizle, lüks bir villa idi, ailenin iki erkek çocuğu varmış, biri uygulamalı tarım/hayvancılık meslek okulunda okuyormuş, mezun olduğunda ailenin üretim sistemi içinde çalışacakmış. Diğeri doktor olmak istemiş ve tıp tahsiline devam ediyormuş.
Benzer yapıya sahip Hollanda, tarım ve hayvancılıkta dünya lideri ABD ile yarışıyor.
Ülkemiz adına bu alanlarda karar üreten makamlara ve üretim yapan çiftçilerimize sesleniyorum, lütfen gidin bu ülkelere, üretim, pazarlama ve eğitim mekanizmalarını yerinde görün, bizim koşullarımıza uygun olacak, bizi de dünyanın bu pazarlarında ön sıralarda koşturacak düzeni kurun.
Hani hep derler ya, çiftçilikten zengin olunmaz diye, meğer zengin olanlar da varmış, önemli olan üretim sistemini doğru kurmak ve doğru işletmek. İspanya örneği bu düzende zengin olmanın yolunu gösteriyor, bu yolun iki önemli köşe taşı var; ‘Kooperatifleşme’ ve ‘Uygulamalı Meslek Okullarında eğitim’. İşte Bursalı hanımların kurdukları ve çalıştırdıkları bu 9 kooperatif, ülke ekonomimizin kalkındırılmasının sağlam köşe taşları oluyor, ülke yönetimlerinin bu köşe taşlarını tüm ülkeye yaymaları, Türkiye’yi de tarım zengini ülkelerin ön sıralarına yerleştirecektir. İkinci köşe taşı da onların kurdukları bu yapıyı güçlendirecek, zenginleştirerek sürdürülebilir kılacak olan ikinci nesilleri yetiştirecek uygulamalı tarım/hayvancılık meslek okullarını ülke genelinde kurun.
Bunları oluşturmak hiçte zor değil, önemli olan doğru adımları atabilmektir.
Unutmayım, bugün tarım ve hayvancılık gelirleriyle dünyanın en zengin ülkelerinin önünde koşan Hollanda, bizim Konya Ovası’ndan biraz büyük tarım alanlarına sahip!!!
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?