Güzin Abraş’ın yönettiği, Adil Gökçadır ve Tahsin Ardıç’ın katıldığı MANŞET söyleşisi sürecinde Adil Gökçadır, inşaat mühendisi olarak, Bursa’daki sanayi tesislerinin, fabrikaların taşıyıcı sistemlerinin yapısal özelliklerini, uygulamadaki doğruları, yanlışları anlattı. Benim dikkatimi yoğunlaştıran, bu büyük yapıların temellerindeki uygulama şekilleriydi.
Bursa’da sanayileşme hareketinin OSB ile başladığını, şu anda resmi 18 OSB olduğunu, hepsinin Bursa Ovası’nda yerleştiğini vurguladıktan sonra, yapıların, ovanın 150 m derinliğe kadar inen alüvyon üzerine oturduğunu, bu alüvyon yapının ince kum, silt, kil, karışımından oluştuğunu, bu oluşumun ise fabrikaların temel yapılarının zayıflamasına, depremsel risklerin yükselmesine neden olduğunu vurguladı.
Bir başka MANŞET söyleşisinde bu konu, GÖRSİAD Başkanı Engin Çetiner ile tekrar işlendi. Bu söyleşide Sayın Başkan Bursa’daki organize sanayi bölgelerinin çok küçük alanlara yerleştiğini örnekleriyle anlattı, Sanayi Kenti Bursa’nın savunucusu Tahsin Ardıç da bu tespitin çok yerinde olduğunu, destekledi. Oysa olay sanayi bölgelerinin büyük alanlar kaplamaması değil, onların körüklediği kente göç hareketinin hızlanması ve çok değerli tarım topraklarımızın kontrolsüz biçimde kaçak yerleşimlerle yok edilmesi sonucu oluşacak, bu topraklar üzerinde yaşayacak gelecek nesilleri aç bırakacak, acı gerçekler… İşte bunları dinlerken, aralarında olmayı ve ben de Bursa’nın yaptığı büyük yanlışı anlatmayı çok isterdim, gelin şimdi bu yanlışı hatırlayalım, hep beraber önümüze serelim; Ben de inşaat mühendisiyim ve Başkanlıktan önce 35 yıl süresince DSİ’de mühendislik yaptım. İstanbul dahil tüm Marmara Bölgesi sorumluluk alanımız içindeydi, tabii Bursa Ovası da. Bizim için, binlerce yıl boyunca yamaçlardan suların taşıdığı malzemelerle ki bunların içinde bitkisel olanlar da var, ovayı oluşturan alüvyon çok verimli bir tarım alanı idi. DSİ olarak ovanın bu verimliliğini daha da artırmak için Gölbaşı, Demirtaş, Hasanağa barajlarını yapmış ve onlarla beraber yer yer de yeraltı suyundan beslenen sulama sistemlerini ve taban suyunu kontrol eden drenaj tesislerini ovaya yerleştirmiştik, böylece Bursa ovası, verimi ve değeri yüksek, ağırlıklı olarak meyve, sebze tarımı yapılan ve yetiştirien ürünlerin yurt içi ve yurt dışı pazarlarına satıldığı, paha biçilmez değerde bir tarım alanı olmuştu. Biz bu çalışmaları yaparken, arazilerinin sulanacağını öğrenen AĞAKÖY KOOPERATİFİ, Avrupa ülkelerine ihraç edebilecekleri meyve türünü araştırdılar ve bugün bizim pazardaki adıyla Deveci armudunun, Avrupa pazarlarında çok sevilen bir meyve olduğunu buldular ve tüm arazilerinde bu armudu diktiler ve yetiştirmeye başladılar, sulama sistemi verimlerini de artırdı. Ogün bu gündür ürettikleri armudun %65’ini ihraç ediyorlar ve tarım yaparak ta zengin olunabileceğini gösteriyorlar. İşte size Tarım Kenti Bursa’ın örnek yıldızı Ağaköy, fabrikalar için zayıf temel yapılı Bursa Ovasının çok verimli toprakları üzerinde OSB’ler yerine,‘’Ağaköy’’ler oluşsaydı, bilinçli meyve ve sebze üretimine ve pazarlanmasına başlansaydı, 3milyon yerine 2,3 milyon insanın yaşadığı, 1/100.000lik planda öngörüldüğü tarzda gelişen ve yine zengin olan bir Bursa kenti oluşurdu… 1994 yılında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğimde, gündemimdeki önemli konulardan biri, kentimizin gelişiminin planlanması idi. DSİ’de Bursa İçme Suyu Projesini yaparken kent nüfusunun yıllara göre büyümesini uluslararası yöntemlerle tahmin etmiş, 2000 yılı nüfusunun 1milyon 50bin, ki bu tuttu, 2030 yılı nüfusunun da 2 milyon 3 yüz bin olacağını belirlemiştik, ama bu tutmadı. Başkanlık koltuğuna oturduğumda, gündemimin ön sıralarında yer alan, Bursa’mızın yıllara göre büyümesini şekillendirecek 1/100.000 ölçekli imar planı çalışmasını başlattık, çalışma içinde kentimizin gelişimi paralelinde sanayinin gelişimi de yer aldı, OSB’nin dolup yeni sanayi tesislerinin yerleşmesi için ikinci bir bölge olarak NOSAB’I plana yerleştirdik. Bu yerleşimi yaparken de ovanın tarımsal değeri düşük, yamaç bir arazide yer almasına dikkat ettik, bu sayede kurulacak sanayi tesisleri için sağlam zemin yapısına sahip bir alan da bulmuş olduk. Yıllara göre artacak kent nüfusunun yerleşeceği alanları da belirledikten sonra, örneğin Ertuğrul Kent, ovanın kalan bölümünü, ‘’Korunacak Tarım Alanı’’ adıyla kırmızıçizgiyle çevirdik.Plan çalışması bittiğinde, Büyükşehir Belediye Meclisine sevk etmeden önce BTSO Meclisinde uzmanlarımız planı sanayicilerimize anlattı, onların bazı görüşleri oldu, onlar da dikkate alındı, NOSAB oluşumu sanayicilerimizi çok sevindirdi. Plana sahip çıktılar ve hatta ‘’Kent Anayasası’’ adını koydular.
Halen yürürlükte olan bu planda 2 OSB olmasına karşılık, biliyorsunuz şu anda 18 resmi OSB var ve bunlar Adil beyin tanımladığı alüvyon yapısı nedeniyle depreme dayanıklılığı çok zayıf zeminler üzerinde kurulu, ama o zeminler yüksek verimli, çok değerli tarım toprakları… GÖRSİAD Başkanı Engin Çetiner’in anlattığı şekliyle de küçük alanlara oturan OSB’lerin oluşumu kente göç hareketini hızlandırdı, 2030 yılında 2,3milyon olması düşünülen kent nüfusu daha şimdiden 3milyonu geçti. İşte Adil Gökçadır’ı ve Engin Çetiner’i dinlerken gözümün önünde canlanan tablo bu, oysa benim hayalimde hala, yukarıda anlattığım şekliyle, ‘’Tarım Kenti Bursa’’ var, siz de böyle bir olmasını istemez miydiniz???
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?