Macron hükümetinin 16 Ekim’den bu yana Müslümanlara yönelik tutuklama kampanyaları başlattığının, bu kapsamda 20’den fazla cami ile kurumu kapattığını kaydedildiği açıklamada, bu durumun Fransa’da ve başka ülkelerde nefreti daha da arttırdığı belirtildi” haberi yer almaktadır.
Bernard Lewis 1990 yılında yayımladığı bir makalesinde, İslam’ın modern batının “ötekisi” anlayışıyla köklü bir değer ve medeniyet çatışmasından kaynaklandığını ileri sürer.
11 Eylül hadiselerinden sonra ABD Başkanı George Bush yönetiminin bilinçli kullandığı köktenci siyasal İslam söylemleri, birer korku politikası ve ötesinde, “Müslüman öfkesi” ve “Medeniyetler çatışması”nı derinleştirmiştir.
İslam’ı yayılmacı bir dine ve militarist ideolojiye, Müslüman’ı teröriste indirgeyen bu yaklaşım; filmler, medya aktörleri, gözlemciler, lobi, din ve siyaset önderleri tarafından küresel bir “İslami terörizm” miti olarak üretilerek, her kesim kendi çıkarları için bir sermaye olarak hoyratça ve yahşice kullanmıştır.
Söz konusu yaklaşım giderek Avrupa ülkelerinde de kendini göstermeye başlamış, İslam korkusu ve karşıtlığı (İslamophobia)günümüze kadar uzanmıştır.
Tarih, coğrafya, din, kültür ve edebiyat alanında yeterli bilgisi olmayan kişilerin, kendi çıkarları için ortaya koyduğu söz konusu “inançsız dönem” bir ölçüde de olsa etkisini kaybetmiştir.
Hıristiyan din adamları ile İslam din adamlarının birbirlerini tanıma fırsatı buldukları bir dünyada, İslam eserlerinin yabancı dile çevirileri ve eğitimli Müslümanların hem ABD hem de Avrupa ülkelerinde azımsanmayacak bir göçmen nüfusu bulunmaktadır.
Bu tablo yarınlar için umut kaynağımızdır. Ne var ki, İslam karşıtlığının büründüğü şekil ve Müslümanlar üzerinde yarattığı korku, hukuki yönden “tehdit” niteliğindedir.
Zira, söz konusu anlayış, Müslümanların huzur ve sükununu bozmakta, onlarda ve tüm toplumda bir güvensizlik duygusu meydana getirmektedir. Bilindiği üzere, “tehdit” başlı başına bir suçtur. (5237 sayılı TCK m 106) Burada tehdidin koruduğu hukuki değer ise, kişilerin huzur ve sükunudur.
İnsanın kendisine özgü huzur ve sükununa karşı korunması, kişilik haklarının korunması sonucunu doğurur.
Tehdit, aynı zamanda inanç özgürlüğünün kullanılmasını engelleme suçunun bir unsuru olarak da öngörülmüştür (5237 sayılı TCK m.115).
Sözde demokratik ülke olarak tanınan gerçekte ise faşist, ırkçı, ayrımcı, şiddet yanlısı düşünceleri savunan, siyasi kanat sahipleri ile önderlerin yöneltildiği ikinci sınıf ülkelerde dini inanç hürriyeti bir insan hakkı olarak, çoğulcu ve özgürlükçü demokrasi için belirleyici unsurlardan biri ve vazgeçilmezidir.
Son yıllarda ABD ve Avrupa kıtası ülkelerinde ve özellikle Fransa’da; İslam karşıtı akımların gerek siyasiler gerek basım ve yayım organları ile sosyal medya kullanıcıları tarafından işlendiği üzüntü vericidir.
Öyleyse İslam karşıtlığı veya İslami terörizm miti üreten kişilerin, Müslüman olanların huzur ve sükununu bozmak suretiyle, onların, sırf Müslüman oldukları için inanç özgürlüklerinin kullanılmasını engelleme suçunu işlemiş olacakları duraksama konusu olmasa gerekir.
Tanrısını arzusundan ibaret kılarak, aynı Allah’a iman edeni, sırf dini farklı olduğu için öldürenin günahsız olacağı kutsal kitap İncil’in veya Tevrat’ın hangi bölümünde yazılı?
ABD ve Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu ülkelerinde, gerçek anlamda çoğulcu ve özgürlükçü bir demokrasinin varlığı, din, dil ve ırk ayırımını körükleyici tutumlardan vazgeçilerek, nefret ve kin duygularından arındırılmış, barışçı bir dünya için en büyük dileğimizdir.
Ailenizle esenlik ve mutluluklar diler, en içten saygılarımızı sunarız.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?