Anayasa Mahkemesine, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ilgili etkinlikleri düzenleme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin bireysel başvuruların azımsanmayacak sayıda olduğu gözlenmektedir.
Anayasa Mahkemesinin, toplantı hakkının bildirim usulüne bağlanabileceğine daha önce karar verilebileceğine ilişkin kararları da bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesine, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ilgili etkinlikleri düzenleme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin bireysel başvurularda, idari makamların yasaklanma kararını alırken, hakkın özüne dokunmadan, etkinlik sırasında suç işleneceğine dair açık ve yakın bir tehlike olgusunun ortaya konulması gerekmektedir. Konuya ilişkin Yüksek Mahkemenin karar özet metni şöyledir;
“Söz konusu bildirimin amacı toplantı, yürüyüş veya diğer gösterilerin düzgün bir şekilde yapılmasını güvence altına almak için yetkililere makul ve uygun önlem alma olanağı sağlamak olduğu sürece genel olarak hakkın özüne dokunmaz.
(…) etkinliğin bildirimli veya bildirimsiz olmasından bağımsız olarak baştan yasaklanması durumu söz konusudur. Soruşturma mercilerince de etkinliğin Kaymakamlık tarafından yasaklanmış olmasına dayanılarak toplantının kanuna aykırı olduğu ileri sürülmüştür.(…)
Diğer taraftan söz konusu toplantının kanuna aykırılığıyla ilgili olarak soruşturma mercilerinde dayanılan olgular toplantının barışçıl olmadığını kabul etmeye yeterli görünmemektedir. İlk olarak idari makamlar, toplantıya izin vermezken (yasaklarken) suç işleneceğine dair açık ve yakın bir tehlike mevcut olduğu yönündeki değerlendirmenin sebebine dair bir açıklamada bulunmamıştır. Bu nedenle idari makamların hangi tespit ve olgulardan hareket ederek toplantı sırasında suç işleneceğine dair açık ve yakın bir tehlike olduğu yönünde kanaate ulaştıkları söz konusu karardan anlaşılamamaktadır. Bu şekilde genel geçer ifadelerle toplantı veya etkinliklerin idari makamlarca yasaklanmasının Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının özünü zedeleyebileceği hatırda tutulmalıdır. Ayrıca anılan kararda atıf yapılan kanun hükümleri dolayısıyla toplantının kanuna aykırılığı hususunda soruşturma mercilerince bir belirlemede bulunulmamıştır. (…)
Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. (…)
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır.
Anayasa’nın 34. maddesi fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle değiştirilmesi ve gerçekleştirilmesi savunulan siyasi fikirlerin toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla ifade edilebilmesi imkânı kişilere sunulmalıdır. Şiddet kullanma niyetinde olan kişilerin katıldığı veya düzenlediği gösteriler barışçıl toplanma kavramı dışındadır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı, şiddete karışmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır (…). Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir (…).
Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.” (1)
Bireysel başvuru sahiplerine, haklılıkları halinde, diğer aranan sebeplerde varsa ayrıca azımsanmayacak tutarda lehlerine tazminata da hükmedildiğini de belirtmeliyiz.
Bu gerekçe çerçevesinde, İçişleri Bakanlığınca; idari makamların hangi tespit ve olgulardan hareket ederek, etkinlik sırasında suç işleneceğine dair açık ve yakın bir tehlike olduğu, bildirimli veya bildirimsiz olmasından bağımsız olarak, toplantı, yürüyüş veya diğer etkinliklerin düzgün bir şekilde yapılmasını güvence altına almak amacı ile makul ve uygun önlemlerin alınmasını sağlamaya yönelik olarak baştan yasaklanma kararı alma yetkisini kullanma konusunda yeterince bilgilendirilmelerinin sağlandığı inancındayız.
Ailenizle esenlik ve mutluluklar diler, en içten saygılarımızı sunarız.
(1) 18/3/2021 Tarih Ve 31427 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesinin 2020/8525 Başvuru Numarası ve 28/1/2021Karar Tarihli Birinci Bölüm Kararı