Hep bir kuşa benzeme ya da benzetme hevesimiz var. Kimi şahin olmak ister, kimi kartal. Anka kuşuna atıfta bulunmak da pek yaygın.
Kolay değil elbet sudan çıkmış balık olmak. Öyle ya, teoriye göre hayat suda başladı. Sonra sular çekilip kara ortaya çıkınca kuru havada nefes almayı öğrendik.
Kuşlara gelince, kimisi ne yardan vazgeçti ne serden. Penguenler mesela.. İyi yüzüyorlar, ama uçamıyorlar..
Martılar... Uçan büyük balıklar gibiler. Denizden vazgeçemiyorlar bir türlü, ama kap kaç bir hayattır gidiyor işte..
Baykuşlar var.. Suyu unutalı çok olmuş, ama denizin derinlerindeki karanlığı özler durumda, geceleri görüyor gözleri.
Karga için zeki diyorlar; insan kendi yerine korkuluk koyuyor, o da korkuluğu insan.
Tavuk desen evcil, ama kafasına göre takılıyor. Asıl sahibi evcil vaziyette, ondan medet ummakla geçiyor ömrü. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan? Kafa yoran yine bizleriz.
Leylek... 16 yıldır her göçten sonra, uçamayıp geride kalan eşinin olduğu yere gelen leylek haberi vardı gazetede. Zerafeti boşuna değil.
Güvercin.. Taa Nuh peygamber zamanı zeytin dalıyla fırtınanın dindiğini haber vermiş.
Muhabbet kuşuyla sohbet ediyoruz. Onlar kafeste, yaz biz?
Ve bir hikaye, camına konan kırlangıcı kovma diyor, belki bir göçlük ömrü vardır.
Kanımız ise hep kırmızı akıyor.
Sevgiyle kalın.