Zümrüdü Anka, bilge ağacında yaşayıp, belli aralıklarla kendi yuvasını kapladığı özel sıvının içinde yanar ve ölür...
Kısa bir süre sonra küllerinden tekrar doğar...
Bu devinim o kadar uzun ve nesiller boyu devam eder ki, bütün kuşlar onun bilgeliğine, saflığına ve temizliğine inanır ve sadece onu rehber bilir...
Bir zaman gelir ve zümrüdü anka kuşundan haber kesilir...
Kuşlar onun yanına gitmeye karar verirler...
Milyonlarca kuş ona doğru yola çıkar...
Simurg'a ulaşıp, buldukları bir zümrüdü anka tüyü ile, onu tekrar hayata döndürmektir amaçları...
Milyonlarca kuş, Simurg yolunda, ego, dedikodu, yalnızlık, korku gibi vadilerden geçerken, içlerinden sadece 30 kuş kaf dağının ardına varırlar ve öğrenirler ki, Simurg, 30 kuş demekmiş...
Neden mi bu hikayeyi anlattım?
Önceliği anka kuşu hayranlığım...
Yolundan dönenler, sözünde durmayanlar asla gerçeğe ulaşamazlar...
Birbirinden birşey öğrenmeyenler, ders almayanlar, kalpleri temiz olmayanlar, hiçbir zaman hedeflerine ulaşamaz ve hiçbir yere varamazlar...
Anka kuşu, bende ayrı bir iz bırakmıştır...
Üniversite yıllarımda Bursa'nın da çok iyi tanıdığı, çok değer verdiğim Uludağ üniversitesi Dekanı rahmetli Prof. Dr. Ali Özçelebi "sen bir ankasın" demişti...
Rahmetle anıyor, mekanının cennet olmasını diliyorum...
Kendine, değer ver, şans ver, şifa ver, huzur ve mutluluk ver, durdurulamaz ol, başarılı ol...
Dedikodu yapma, hain olma, kul hakkı yeme, fesatlık düşünme, yaradana inan mucizeleri yaşa..
Mucizeniz daim olsun...