Yüzyıllar boyunca insan toplulukları sulak alanları daha kapsamlı kullanımlar için ‘’ıslah edilecek çorak alanlar’’ olarak gördüler. Çin, M.Ö 486’da hala dünyanın en uzun kanalı olan Büyük Kanal’ı inşa etmeye başladığında, nehirlerde ve sulak alanlarda büyük çaplı değişiklikler oluşmaya başladı. Hollandalılar 1000 yıl önceden başlayarak büyük ölçekteki sulak alanlarını kuruttu ama şimdi birçoğunu yeniden oluşturuyor. ABD Başkanı George Washington, Virginia ve Kuzey Carolina arasındaki sınırda yer alan geniş bataklığı kurutmak için büyük çaba harcadı ama başarısız oldu, ama şimdi iyi ki başarmamış diyorlar.
Bugün dünyadaki birçok modern kent, kurutulmuş ve doldurulmuş sulak alanlar üzerine kurulmuştur. Özellikle Asya’nın bazı bölgelerinde büyük kapasiteli drenaj sistemleri sulak alanları kurutmaktadır. Mevcut verilere göre, doğal sulak alanların toplam kaybının %56 olduğu tahmin edilmektedir ki, bu da doğal zenginliğimizin şaşırtıcı bir eksi dönüşümüdür.
Binlerce yıl boyunca, sulak alanlarda büyük çaplı karbon depoları oluşmuştur. Bu oluşumlar atmosferdeki karbondioksit ve metan seviyelerini düşürmüştür.
Ekosistemler, özellikle ormanlar ve sulak alanlar atmosferdeki karbonu emmeselerdi, yerküre üzerindeki insan faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 yoğunluğunun her yıl %28 daha fazla artacağı, bilim adamlarınca tahmin edilmektedir.
Ülkelerin kıyı bölgelerindeki sulak alanların ömürlerini uzatma yolunda atacakları adımlar, hem bu alanların ömrünü uzatır, hem de onların karbon depolamaya, doğal yaşam alanı sağlamaya, su kalitesini artırmaya ve orman alanlarını korumaya, devam etmelerini sağlar.
İklim değişikliğini frenleme yolunda dünyanın ihtiyacı olan olgu, daha fazla sulak alana, bataklığa sahip olmak.
Oysa ‘’Bataklığı kurutun’’ ifadesi, yüzyıllar boyu, insan yaşamını rahatsız edici bir doğa oluşumundan kurtarma, anlamına geliyordu.
Ama bugün araştırmaların geliştirdiği bilgi birikimi, dünyanın ve insanlığın sulak alanlara, bataklıklara daha fazla gereksinim duyduğunu ve de giderek artan bir hızla, duyacağını göstermektedir.
Zira bu alanlar, büyük karbon depolama kapasitelerinin yanında, dünyadaki çeşidi bol ve üretken ekosistemleri içlerinde barındırırlar. Ayrıca onlar, İklim Değişikliğinin hızını yavaşlatmak ve insanları kasırgalardan ve sellerden koruma yolunda, belki başlarda küçümsenen, ama şimdi yeri doldurulamaz öneme sahip oldukları anlaşılan, doğanın değerli araçlarıdır.
Bilim adamları artık, sulak alanların atmosferden CO2 çekip, canlı bitkilere ve karbon bakımından zengin topraklara dönüştürmede son derece etkin olduklarını kabul ediyorlar.
Dünyanın her bölgesinde karşılarına çıkan sulak alanlar üzerinde araştırmalar yapıyorlar, bu alanlar tarafından sağlanan çoklu iklim faydalarını ve bunların korunması gereksinimlerini belgeleyen yayınlar üretiyorlar. Umarım onların bu gayreti bizleri, sulak alanları, bataklıkları kurutma, onlardan kurtulma yolunda adımlar atma eylemlerimizden, vaz geçirir…