Bu geniş alanlar da Avusturalya’nın on binlerce yıldır bu topraklar üzerinde yaşayan yerli halkının, Aborjinlerin ana vatanıydı. Gerek yeşil enerji üretim merkezlerinin yerleştirileceği, gerekse demir cevheri ve çeşitli mineraller için madencilik yapılacağı bu alanlar, eğer ellerinden alınırsa ülkenin en fakirlerini, Aborjinleri, daha fakir hale sokacaktı. İşte bu gerçekleri önlerine açan ve dünyanın en büyük yeşil enerji sistemlerinden birini inşa etme yoluna koyulan yatırımcılar, karşılarındaki fakir halkı yok etmeden ayakta durmalarını sağlayacak yeni bir modeli, şirketlerin Aborjin halkıyla ortaklık kurma modelini, hayata geçirme kararı aldılar. Geçen hafta yapılan bir açıklamada, 75 milyar dolarlık Batı Yeşil Enerji Merkezi ile, gökkuşağı şeklindeki Güney Avustralya ve Batı Avustralya kıyılarını kapsayan ve Aborjin halkının ana yurdunda, çok geniş alana yayılacak olan bir güneş enerji sisteminin inşaatının başlandığı, Aborjin halkının bu projenin kâr payına ortak olacağı ve projeyi yürüten yönetim kurulunda da bir koltuğa sahip olacağı, duyuruldu. Bunları okurken gözlerim hep Anadolu’nun yağışı az, verimi az, güneşi bol toprakları ve o topraklar üzerinde yaşayan dar gelirli insanlarımız üzerinde dolaştı, durdu ve neden benzer oluşumlar bu bölgelerimizde de kurulmasın, neden bu topraklardan enerji fışkırmasın, neden bizim insanlarımız da bu yolda zengin olmasın, sorularının cevapları, şekillendi.
Daha önceki yazılarımda da vurgulamıştım, ülkemiz gerek güneş gerek rüzgar gücüyle Yeşil Enerji üretiminde önde koşacak imkanlara sahip, yeter ki iş dünyamız ve devletimizin ilgili bölümleri konuyu öncelikleri içine doğru hedefler belirleyerek, yerleştirsinler. Aslında iş dünyamız güneş ve rüzgar enerji tesislerinin üretimine hızla girmeye başladı bile inanıyorum ki büyük projeler uygulamaya sokulduğunda ihtiyaç duyulacak sistemler kendi sanayimiz tarafından üretilecek, uygulama alanları büyüdükçe üretim kapasiteleri de büyüyecektir. Nitekim bu alandaki gelişmeler yine geçen hafta gazetemizin Enerjiye ‘’Güneş’’ doğuyor başlığı altında çok kapsamlı biçimde uzman kurumların başkanları tarafından bizlere aktarıldı. Güneş ve rüzgar enerji sistemleri uygulama alanını büyüme yoluna sokan Avrupa Yeşil Mutabakatını önceki bir yazımda değerlendirmenize sunmuştum ve yoğun ihracat akışı içinde Avrupa pazarının bu zorlaması ile bizim sanayimizin de hızla Yeşil Enerji üretimine ve kullanımına geçmekte olduğunu da vurgulamıştım. Bu zorlamanın yeşil enerji sitemlerini üreten sanayimizi de hızlandırdığını, hatta ihracata bile başladıklarını, bilginize sunmuştum. Aslında sanayimizin AB ülkelerine ihracat koşulları nedeniyle girdiği bu sistem, bizim yaşamımızın da çeşitli alanlarına yerleşmesi ile genişleyecektir.
Örneğin Bursa Büyükşehir Belediyesi bu alanda adımlar atmaya başladı bile, öncelikle BursaRay istasyonlarının çatılarında, belediye binalarının çatılarında ve otoparkında, Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi çatısı ve otoparkında, Muradiye su fabrikası çatısında ve benzeri tesislere güneş enerjisi panelleri yerleştirmeye başladı, bu sistemleri iki yıl içinde bitirmeyi ve 6,5 milyon KWH elektrik enerjisi üretmeyi planladı. Bu üretimle yılda 5,250milyon TL tasarruf sağlayarak, belediye elektrik tüketiminin yaklaşık %30unu, Muradiye Su Fabrikasının enerji ihtiyacının tamamını, BursaRay istasyonlarında tüketilen enerjinin %47sini güneş enerjisinden karşılamış olacaklar. Bu sistemlerin devreye girmesiyle de, yıllık ortalama 47bin ton CO2 salınımını önlemiş olacaklar. Büyükşehir Belediyemiz konuyu İmar Yönetmeliğine taşıyarak sistemi kalıcı bir yapıya oturtabilir, bundan böyle belediyeden imar izni alacak yerleşim, ticaret, kurum ve sanayi yapılarının çatılarında güneş enerjisi sisteminin yerleştirilmesi, şart koşulabilir.
Yukarıda da bahsettiğim gibi, Anadolu’nun bol güneş alan, ama gerek verimliliğinin ve gerekse yağışın azlığı nedeniyle halka zenginlik kazandıramayan toprakları üzerinde, Avusturalya’nın uyguladığı Aborjin Modelini uygulayarak, güneş enerjisi üretim sistemlerine arazi sahibi köylülerimizi ortak ederek, hem ülkemizin Yeşil Enerji gücünü artırmak, hem de o verimsiz toprakları üzerinde zengin olamayan köylümüzü zenginleştirmek mümkün olabilecektir. Bu oluşumda da, her zaman vurguladığım gibi, projede yer alacak köylülerimizi birer kooperatif çatısı altında toplamak sisteme ayrı bir dinamizm getirecektir. Gerek devletimizin, gerek Büyükşehir Belediyemizin ve de iş dünyamızın, yukarıda açıkladığım sistemlere sahip çıkacakları umuduyla…