Dünyanın dev ekonomilerini geçerek yakalanan bu büyüme büyük bir başarı olarak lanse edildi. Türkiye’nin 2018’den bu yana açıkladığı büyüme oranları aşağıdaki tabloda görüldüğü gibidir.
Ekonomistler 2021 2. çeyrek için açıklanan büyüme oranının beklentiler doğrultusunda olduğunu söylemektedir. Türkiye ekonomisi, salgının ekonomik aktiviteye darbe vurduğu geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21,7 büyüdü. Geçen yılın aynı döneminde büyüme (eksi) -10,3 olarak açıklanmıştı. Bir önceki çeyreğe göre büyüme ise %0,9 olarak hesaplanmıştır.
TÜİK tarafından tespit edilen rakamlara göre, 2. çeyrekte büyümeye en büyük katkı 13,8 puanla özel tüketim rakamlarından geldi. Özel tüketimi 6,9 puanla net ihracat izlerken, yatırımlardan 5,4 katkı geldi. Bu dönemde devletin nihai harcamalarından gelen katkı 0,7 puanda kaldı. Stoklar ise büyümeden 5 puan götürdü.
Çeyreklik olarak bakıldığında hizmetler sektöründe yüzde 2,1’lik büyüme izlendi. Sanayide bir önceki çeyreğe göre büyüme yüzde 1,2 olarak kaydedildi. Tarım çeyreklik bazda yüzde 1,8 daralırken, inşaat da yüzde 1,5 küçüldü.
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan büyüme verilerine ilişkin paylaşımında gelir dağılımına vurgu yaptı. Elvan paylaşımında, “İkinci çeyrek büyümesinin yüzde 57’si yatırımlar ve net dış talepten geldi. Sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme için; düşük enflasyon, kur istikrarı ve öngörülebilirlik kritik öneme sahip. Gelir dağılımı adaletini daha da iyileştirecek bir büyümeyi sürekli kılmanın çabasındayız” dedi.
Ticaret Bakanı Mehmet Muş ise Twitter hesabından yaptığı paylaşımda büyüme verilerini değerlendirdi ve “Türkiye ihracatla büyümeye devam ediyor. 2.çeyrekte %21,7 ile rekor bir büyüme kaydedildi. Mal ve hizmet ihracatımızın büyümeye katkısı 10,8 puan oldu. Bu değer 1998’den bu yana kaydedilen en yüksek katkıdır. Büyümenin yarısı mal ve hizmet ihracatı kaynaklıdır” dedi.
Eldeki bu verilerle şu değerlendirmeleri yapmak mümkün. Ülkemizde bu döviz kurları ve asgari ücret devam ettikçe dış talebin artması doğaldır. Gelir dağılımı adaletsizliği düzeltilirse ve paramızın alım gücü artarsa artan maliyet, ihracata olumsuz yansıyacaktır. Yüksek kurlara rağmen artan ithalat ise olumsuz bir gelişmedir. Bugüne kadar öğrendiğimiz büyümenin yalnızca üretimle sağlıklı olacağıdır. Bunun dışındaki tüm yollar yapaydır, kalıcı olmaz, aldatıcıdır. Şimdiki gibi geçen sene 10 küçül, bu sene 20 büyü, seneye kısmet. Ama alım gücü sürekli düşsün, yoksulluk ve işsizlik ise artsın. Bu büyüme en iyi niyetli bakışla dahi anlamsız ve inandırıcı değil.
Bu arada uluslararası kurumların 2021 büyüme oranları beklentileri de değişmiştir. Türkiye ile ilgili 2021 yılı büyüme oranı beklentilerini IMF 6’dan 5,8’e, Fitch Ratings 6,7’den 6,3’e düşürmüş, bir diğer kurum Moody’s ise beklentisini %5’ten %6’ya yükseltmiştir.
Bizim dileğimiz ise Türkiye’nin istikrarlı şekilde sürekli büyümesi ve büyümenin nimetlerinin milletimize adaletli şekilde yansımasıdır. Böyle bir büyümeye oranı ne olursa olsun sevinmeyecek Türk evladı olmaz. Çünkü bu ekonomik kalkınmadır, yoksulluk ve cehalet başta bütün sorunlarımızın çözüm yolunda adımdır.