Devletler, özel sektörde de marka sahipleri daha az kaynak kullanımı ve atık emisyonu oluşması için politikalar oluşturmaktadır. Daha az ham madde, su, enerji vb. kaynakların tüketilmesi için temiz üretim teknolojilerinin üretimin her kademesinde gerçekleştirilmesini gerektirmektedir.
Temiz üretim teknolojilerinin uygulanması, yeni bir yerleşim planını, makine teçhizat yatırımını, kimyasal değişimini ve çoğu zaman personel eğitimini içermektedir. Günümüzde ihracat yapabilmek için işletmelerimiz daha az enerji ve su tüketirken, çevreye zarar vermeyen kimyasalları reçetelerine dahil etmek durumundadır.
Suyun yeniden kullanılması için makine, teçhizat değişikliği, bu da gerekli değişiklik ve depolama yapabilmek için alana ihtiyacını doğurmaktadır.
Bu noktada hem fiziki hem de maddi yatırım gerekliliği ortadadır.
Enerjide tasarruf teknoloji, geri kazanım ve izolasyon adımlarıyla gerçekleşebilmekte o da yatırım ve yer ihtiyacına işaret etmektedir.
Gerçekleştirilen yatırım ve yeni uygulamaların planlandığı gibi yerine getirilmesi için personelin yeni üretim kalıbına uyum sağlaması şarttır.
Kimyasallara gelince; ucu bucağı olmayan bir alandan söz etmekteyiz. Özellikle markalar ürünlerde belli kimyasalların kullanılabileceği noktasında bazı adımlar atmaktadır. Yani gün geçtikçe üretimdeki kimyasalların müşteriler tarafından belirlendiği bir sürece şahit olmaktayız. Bu hususun üretim maliyetleri üzerinde önemli bir baskı yarattığı bilinmektedir.
Sanayicimiz zor şartlarda dünya ticaret arenasında önemli başarılara imza atmaktadır. Küresel rekabetin ve mevzuatımızın her geçen gün sıkılaşmasıyla gündeme gelen temiz üretim uygulamalarına sanayimizin intibakı için kamunun plan, desteğinin ivedi bir şekilde devreye alınması düşünülmelidir.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?