Yakın tarihte sırasıyla Hollanda, İngiltere ve nihayetinde ABD’nin bu statüye kavuştuğunu görüyoruz. Hollanda Gulden’i, yerini İngiliz Pound’una bırakırken, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD Doları dünyaya hakim olmuştur. Hollanda denizlerde olan ticari ve askeri hakimiyetini nasıl İngilizlere bıraktıysa, zaman içerisinde bayrağı ABD’ye teslim etmiştir.
Hollanda’ya meydan okuyan İngiltere’nin, II. Dünya Savaşı sonrasında borçlarını ödeyemeyecek duruma düşmesi sonrasında küresel güç olma iddiasından vazgeçtiğine şahit oluyoruz.
Yaklaşık yetmiş yıldır dünyanın hakimi ABD’dir.
Ancak ABD’de 80’lerin başından beri bir güç kaybı yaşandığı görülmektedir. ABD dolarının altınla bağının koparılmasıyla, aşırı kamu borcunun oluşumu ve sınırsız para basımıyla birlikte bugünlere geldik.
ABD ekonomisindeki hastalıkların küresel ekonomi üzerindeki olumsuzluklarını tecrübe ediyoruz. Dünyada fiyat diye bir şey kalmamış durumdadır. Bir mal ve hizmetin değerini ölçme imkanımız kalmamıştır.
Bu noktada kürsel düzeyde ABD Dolarından bir kaçış olma riski ortadadır.
Diğer taraftan Çin’in süper güç olmanın şartı olan eğitim, teknoloji-inovasyon, askeri alanında liderlik, rezerv para birimine sahip ve finans merkezi olma yolunda önemli kazanımlar elde ettiğini biliyoruz. Çin’in bu alanlarda ABD’yi yakalamaya başladığını ve bu durumun yakın gelecekte ABD’nin tahttan inmesi sonucunu doğuracağından söz edilmektedir.
Dolardan kaçışın, Çin’in yeni süper güç olmasını hızlandırması beklenmektedir.
Hollanda’ dan, İngiltere’ ye aktarılan gücün, ABD’den Çin’e geçmesi yeni bir düzen kurulması anlamını taşımaktadır.
ABD’nin yarattığı küresel dengesizlikleri giderme yolunda etkin önlemler alamaması durumunda yakın gelecekte alt üst olma sürecinde yeni aşırılıkların test edileceği söylenebilir.
Bu ihtimalin gerçekleşmesi durumunda dolarize olan ekonomimizin böylesi bir sürece nasıl bir tepki