Bu hareket bilim dünyasının gündeminin ön sıralarına oturdu. Bilim insanları da bu felaketin ilk ve etkin görüntülerinin yer aldığı Antarktika kıtası üzerinde araştırmalarını yoğunlaştırıyorlar, gelin bu araştırmalardan bazı görüntülere göz atalım;
Antarktika üzerinde uçarken, devasa bir düğün pastası gibi, dünyanın en büyük buz tabakasının üzerindeki kar tepeleri, pürüzsüz ve kusursuz, güzel ve mükemmel beyaz görünüyor, küçük kar tepeleri girdaplar halinde yüzeyi kaplıyor. Ancak buz tabakasının kenarına yaklaştıkça, altında yatan muazzam bir güç kitlesi ortaya çıkıyor, aşağıdaki buzun soluk mavi kristalimsi görüntüsü derin çatlarlar içinde şekilleniyor.
Uçak alçaldıkça, bu kırılmaların ölçeği giderek büyüyor, bunların sadece çatlarlar değil, bir jet uçağını yutacak büyüklükte kanyonlar ve anıtlar büyüklüğünde kulelerden oluştuğu belirginleşiyor. Adeta beyaz battaniye altındaki uçurumlar, yırtıklar ortaya çıkıyor ve bunlar şehirdeki moloz araba yığınlarını savrulabilecek güce sahip oldukları hissini yaşatıyor, bükülmüş, yırtılmış, buruk bir manzara ve de hareket halinde, ama hiç te memnun görünmüyor bu hareket hissinden.
Antarktika, biri Avusturalya büyüklüğünde olan ve tümü 400m kalınlığında bir buz tabakasının altına gömülmüş birkaç büyük adadan oluşuyor. Üzerini kaplayan buz tabakası, deniz seviyesini 70m yükseltecek kadar su barındırıyor. Buzullar her zaman hareket halinde, ancak onların altında, buz tabakasının geleceği üzerinde derin etkileri olan değişiklikler oluşuyor.
Kutup bilimciler kıta üzerinde yaptıkları 20’den fazla gezide sahaya sensörler ve hava istasyonları yerleştiriyorlar, buz tabakasının kalınlığını, hareket hızını ve yapısını ölçerek kıtanın yapısı üzerindeki değişimleri tespit etmeğe çalışıyorlar.
Şu anda, Antarktika’nın en riskli buzuluyla ilgili olarak çok kapsamlı bir araştırma sürdürülüyor, buzul üzerindeki yarıklar, sert ve mavi görüntüler monoton bir görüntü verse de aşağıda iklim değişikliğinin etkileri daha yakından inceleniyor.
Ön tespitler, son birkaç yüzyıl boyunca sabit görünümde kalan buzulun 1980’lerden itibaren bazı değişimlere başladığını, gösteriyor. Bu değişimler çok yavaş oluşuyor. Toplam kar yağışı yüzyıllar boyu hiç değişmemişti, bunu buz çekirdeklerini inceleyerek belirliyorlardı, genel olarak buz akışı ve buz tabakasının yükselmesi o kadar sabit görünüyordu ki, Antarktika’daki erken buz araştırmaları bir değişimi işaret etmiyordu. Ama şimdi bir değişim başlamıştı, hem de dramatik bir görünümde. Kıtayı çevreleyen hava ve okyanus ısındıkça, Antarktika buz tabakasının binlerce yıldır istikrarlı olan alanları kırılıyor, inceliyor ve bazı bölümleri bir yığın halinde çöküyor.
Pek çok yerbilimci kıtanın bizim görebildiğimiz kısmının altında nasıl göründüğünü belirlemeye çalışıyor, yüzlerce uçuşlardan ve yer tabanlı çalışmalardan elde edilen veriler birleştirildiğinde, buzun altındaki kıtanın haritasını ortaya çıkarıyor. Bu haritada yer alan kıta, transatlantik dağlarla bölünmüş iki farklı bölümden oluşuyor, Doğu ve Batı Antarktika.
Doğu Antarktika’ya baktığımızda, Avusturalya’ya daha yakın olduğunu, birkaç dağ silsilesi ile engebeli ve çatlaklı bir alana sahip olduğunu görüyoruz. 30milyon yıl önce Antarktika’da oluşan ilk buzulların kestiği dağ vadilerine sahip ana kıtanın büyük bölümü deniz seviyesinin üzerindedir. Bu buzulun büyük bir şehir büyüklüğündeki bölümü 2022’de yaşanan alışılmadık yoğun bir sıcak hava dalgası sonunda çöktü.
Batı Antarktika’da ana kaya, çok daha derin bölümlere sahiptir. Bu bölge bir zamanlar okyanusun dibiydi, gerilmeler sonunda oluşan yarıklardaki deniz yatağı ve volkanik sıra dağlardan oluşan büyük adalar kalın bir buz tabakasıyla birbirine bağlanır. Ama buradaki buzul tabakası daha sıcak ve daha hızlı hareket ediyor.
Yapılan bu araştırmalar ve çalışmalar sonunda bilim insanları, 120bin yıl önce bu bölgenin muhtemelen bir açık okyanusa dönüştüğünü, bölgenin ikliminin sıcak olduğunu tahmin ediyorlar ve bugün bizim iklimimizin de bu sıcaklıklara hızla yaklaştığını söylüyorlar. İşte bu tahminler insanlığı küresel ısınma yolunda büyük endişelere sürüklüyor.
Uzun süredir, her vesile ile insanlığın ve tabii ki bizim yaşam koşullarımızı değiştirecek, zorlaştıracak iklim değişikliği felaketini önünüze seriyorum. Ve bu doğa değişimini körükleyen en etkin unsurun, biz insanların yer küre üzerindeki yaşam sürecimiz içinde atmosfere pompaladığımız karbon ve metan gazları olduğunu da değerlendirmenize sunuyorum.