Dünyanın en büyük göllerinden biri olan Büyük Tuz Gölü, Salt Lake, ABD’nin Utah eyaletindedir, bir kapalı havzadır, iki nehir tarafından beslenir ve iklim değişikliği etkisiyle halen üçte iki oranında küçülmüştür. Bilim insanları bu küçülmeye, patlamaya hazır bir nükleer bomba diyorlar ve iklim değişikliği rekor kıran kuraklığa neden olmaya devam ederken bu küçülmeyi önleyecek kolay çözümlerin olmadığını da vurguluyorlar. Gölü kurtarmak için, gölü besleyen dağlardan inen suların bölge sakinleri tarafından daha az kullanımı öne çıkıyor. Bu da bölgenin aşırı nüfus artışını frenleyerek insanların günlük yaşamlarındaki su kullanımlarını kontrol altına almak ve çevrelerindeki yüksek değerli tarım alanlarının sulanmasında değişik teknolojiler kullanarak, sulama suyu miktarını kısıtlama gibi, kullanıcıların ve kent yönetimlerinin pek istekli olmayacağı koşulların işletilmesi gerektiğini söylüyorlar.
Geçen yaz Büyük Tuz Gölü’ndeki su seviyesi rekor düzeyde en düşük noktasına ulaştı ve bu yıl daha da düşmesi bekleniyor. Yapılan ölçümler, gölün 1980’de yaklaşık 8600 km2 olan yüzeyinin bugün 2600 km2 altına düştüğünü gösteriyor. Bu küçülmenin bir başka etkisi de göl suyundaki tuz oranının artışına neden olmasıdır, bu oran %9-12 arasında seyrederken bugün %17’lere ulaşıyor, bu artış da su içindeki algleri ve tuzlu su karideslerini tehdit ediyor.
Uzun vadeli risklerin ise doğrudan insan sağlığını etkileyecek boyutlara ulaşacağı bekleniyor, suyun çekildiği alanların kahverengi bir çamur tabakasıyla kaplı olduğu görünüyor, ama o çamur geçmişte bölgedeki madencilik faaliyetlerinden kalan ve insan sağlığına zararlı atıklardan oluşuyor. Uzmanlar bu çamurun tozları solunduğunda akciğerlere yerleşebilen, astım, kalp krizleri ve erken ölümlere neden olan, arsenik, bakır ve diğer tehlikeli ağır metalleri içerdiğini söylüyorlar ve zamanla çamurun kuruyacağını, rüzgârın etkisiyle toz halinde havaya yayılacağını ve içindeki bu zehirli maddelerle insan sağlığına zarar vereceğini vurguluyorlar.
Gelelim bizim göllerimize, örneğin Salda Gölümüze. Ülkemizin önemli doğal güzelliklerinin içinde yer alan Salda Gölü Burdur’dadır ve çevresi ormanlarla kaplıdır. Göldeki su seviyelerinin düşmesinin medyada gözlemlenmesi hem Çevre Bakanlığı’nı hem de bilim dünyamızı harekete geçirmiştir. Bakanlık su azalmasının insan kaynaklı olmadığını, mevsimsel olduğunu açıklamıştır. NASA tarafından da bilinen ve “Ayakkabıyla bile girilmemeli’’ diye tanımlanan, hem şekliyle hem de koyu mavi rengiyle Mars gezegeninin milyarlarca yıl önceki görüntüsüne benzetilen Salda Gölü’nün, su seviyesinin azalması sonucu kıyıların bataklığa dönüşümüyle o güzelliği gölgelenmeye başladı. Aslında bilim dünyamızın konuyu derinleştirmesinin, uzun yıllara dayanan göl seviyesi rasatlarını incelemesinin ve de küçülmenin iklim değişikliği ile ilişkisini netleştirmesinin gerekli olduğu kanısındayım.Bir de bizim Tuz Gölümüze bakalım, büyüklüğü 1665 km2, adı üstünde, Türkiye’nin Van gölünden sonra ikinci büyük gölü ve de tuz pınarı, ülkemizin tuz ihtiyacının %40’ını karşılıyor. Ayrıca göl havzası zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip, 85 kuş türünü, 129 böcek türünü, 15 memeli türünü ve 38 endemik bitki türünü yaşatmaktadır. Bu çok değerli varlıklarıyla Tuz Gölü Havzası doğal sit alanı olarak tescil edilmiştir.
Ama ne yazık ki bu doğa güzelliklerine sahip hazinemizin de iklim değişikliği ve bilinçsiz sulama nedeniyle, bugüne kadar %30 oranında küçüldüğü tespit edilmiştir. Bilim insanları yaptıkları araştırmalar sonucunda, bu koşullar böyle devam ederse Tuz Gölü’nün 30 yıla kadar, aşama aşama yok olacağını görmektedirler.
İşte bu acı gerçekler karşısında Türk toplumu olarak hala duyarsız mı kalacağız, iklim değişikliği acı gerçeğini yediden yetmişe, tüm halkımızın beyinlerine yerleştirmeyecek miyiz, günlük yaşamımız sürecinde atmosfere bıraktığımız sera gazlarını azaltma yolunda gerçekçi adımlar atmayacak mıyız?
Sevgili Okurlarımın
KURBAN BAYRAMINI kutluyorum.