Pandemi falan derken uzun bir süredir pazara gitmemiştim. Hanım her gidişinde çarşı pazarın pahalılığından dem vurur, fakir fukara için dua eder durur. Bendeniz ise nadiren marketlerde şahit olduğum fiyatlara söylenmek dışında, işle güçle ve inşaat malzemelerinin uçan fiyatları ile meşgulüm.
Geçen hafta uzun bayram tatilinde vakit geçsin diye hanımın peşine takıldım. Uzun süredir gitmediğim köylü pazarına gittik.
O meyvelere bakarken ben de otlara takıldım. Bir demet maydanoz seçtim, bir dere otu, bir de kuzu kulağı. Yoğurt ve acı biberle karıştırır, üzerine de az ceviz kırıkları atınca nefis salata olur. Kaldı ki maydanozla dere otunun girmediği yemek yok. Tansiyon için gittiğim doktor bey de “bol bol otlamakta yarar var” dediğinden taze olmak kaydıyla sabah akşam yeşilliklere yakın durma gayretimiz var.
“Kaç lira bu 3 demet ot?” diye sordum pazarcıya.
“30 lira yeter abi” deyince inanın elim yandı. Patatesi, soğanı da unutmayalım. Özellikle soğan, her yemeğin olmazsa olmazı. Pazardan son şahsen aldığımda 1,5 lira idi bugün 12 lira. Bir iki yıl önce 50-60 lira arası bir rakamla doldurduğunuz pazar arabası, bugün 350 liradan aşağı dolmuyormuş. “Sen de dörtte biri kadar al” deniyor ya. Öyle yapılıyor zaten de korkulan bu işin sonu. Nereden nereye…
Rahmetli babam orman mühendisi idi. Çocukluğumuz ağacın, bitkinin, otun içinde geçmiştir. Maydanoz, dere otu, nane falan denince altı üstü ottu işte. Her tarafta kendi kendine yetişirdi. Hani domates zahmetlidir suyu sever, patlıcan, biber falan da özel bakım, sulama ister de karpuzun çekirdeği düşse kendi kendine biter ya, otlar da öyle idi. Şimdi bu otların pazarda 50 kuruş olduğu günleri de bilirim deyip lafı uzatmayacağım. Enf-lasyonun %78,62 olduğunu unutmuş, ar damarı çatlamış, kendisini havyar zanneden bu otları TÜİK’e havale ediyorum. Bir düşünürümüz bahçede, bahçeniz yoksa balkonda yetiştirin demişti. Neden olmasın? Çözüm çözümdür.
Bir sıkıntılı konu da sağlık. Bir çalışanımızın böbrek taşı problemi var. İkidir ağrı krizine girip acile gidiyor. Üç aydır Şehir Hastanesi’nden randevu için uğraşıyordu. Nihayet randevusunu aldı ve gitti. Doğal olarak doktor tetkikler istemiş. Bu tetkikler için de randevu almaya çalışıyordu. Nihayet 3 ay sonrasına bir randevu alabilmiş. 6 ayda teşhis konacak. Bayramda yeniden krize girince SGK anlaşmalı bir özel hastaneye gitmiş. Ultrasonda bakmışlar. Bir böbrekte taş 2,5 cm. olmuş. Diğerinde ise küçük bir taş. Doktor “2,5 cm. taş düşmez, bunu ameliyatla alalım, sen muhasebe ile konuş biz de ameliyat için gün ayarlayalım” demiş. Muhasebe çıkacak faturayı söylemiş. 35 bin lira hastanın payı. Şimdi kredi araştırıyor.
Kimin amacı nedir ve ne söyler bilmem ancak görünen köy kılavuz istemiyor. Ekonomi alarm veriyor. Sizin durumunuz ne olursa olsun, aynı gemideyiz ve etrafımız köpek balıkları ile dolu. Bir çözüm için el ele verme zamanı.