Son günlerde emekliler için öyle bir promosyon yarışı başladı ki hayret edersiniz. Bilmem ne bankası şu kadar lira, bilmem ne bankası ondan 2000 lira daha fazla promosyon veriyormuş. Beni hiç ilgilendirmiyordu, yıllardır bir devlet bankasından emekli maaşımı alırım. Hanım da öyle. Ancak, geçen gün hanım geldi, “Kalk kalk, bak herkes 5 dakikada en az 5000 lira kazanıyor bu promosyonlardan” dedi. “Sen de al.” “Elin mi yorulacak, olsa olsa bankaya kadar gideceksin.” Sonunda pes ettim.
İşlemleri yapmak üzere maaş aldığım devlet bankasının bir şubesine gittim. Bekçi Murtaza tipli ve bekçi Murtaza gibi hareket eden bir güvenlik görevlisi. Oturuyor ve yerinden bile kalkmadı. Bana bir sinekmişim gibi bakıyor. Tam Orhan Kemal’in romanındaki Bekçi Murtaza. Kibarca yaklaştım. Bekçi Murtazaların ne yapacağı belli olmaz değil mi? Sizi tersleyebilirler. Böyle de böyle dedim. Ben emekli maaşımı sizin bankadan bir başka bankaya aktarıp oradan alacağım. “Gişe işlemlerine” başvurun dedi.
Başımı tuttum. Gişeye baş vursam ya başım veya cam kırılacak. Peki dedim. Gişeye doğru yürüdüm. “Duuur,” dedi. “Buradan sıra alacaksın.” “Peki” dedim ama gülümsedim. Zaten içeride pek kimse yok. Neyse, nasıl numara alacağımı bilemeyecek kadar da cahil bir adamım. Lütfetti, isteğimden sonra şuradan şuradan işlem yapacaksın dedi. Hadi öyle olsun diyerek ne de okuma yazmam olduğu için sıra numarası makinesinin şifresini çözdüm ve hemen numaramı aldım.
Dedim ya bankada pek kimse yok. Daha numarayı alır almaz, bir gişede numaram çıktı. Meğer beni pek seviyorlarmış dedim ve elimden geldiğince hızlı gişeye doğru seğirttim. Gişenin arkasında oturan genç memura açıklama yaptım. Benim kimlik numaramı istedi. Bilgisayara baktı. “Tamam” dedi, “bana şu kadar para vereceksiniz, şu evrakları imzalayacaksınız.” “Tamam iyi ama, siz ve diğer devlet bankaları bu kampanyalara katılmıyor mu? Diğer bankalar mı yanlış yapıyor yoksa siz mi?” dedim.
“Sizin gibi müşteriler bizim için verimli müşteriler değil. Gitmeniz zaten işimize geliyor. Ne kredi alıyorsunuz, ne faiz veriyorsunuz. Sizinle yaptığımız iş bankamız için külliyen zarar” dedi. Tabii, kahraman bir Türk çocuğu olarak sinirlenmek hakkımdı. Sinirlendim. “Peki” dedim. “Bir bakar mısın? Şu şu hesaplara. Ne kadar çalışmışım ve neden bir daha sizden işlem yapmamışım?” “Ben onu bunu bilmem, siz verimsiz müşterisiniz, gitmeniz iyi olacak” diye tekrarladı. Bunun gibi bir bankacı ile zaten iş yapmaya imkan yok. Bu banka memuru da Bekçi Murtaza gibi hareket ediyor. İşlemleri tamamladım ve bir başka bankaya müracaat ettim. Bakalım başımıza daha neler gelecek?
İş yerine geldim. Bir arkadaşım telefon ediyor. “Haberin var mı?” diyor. “Yatırım taahhütlü kredi almak için bir bankaya müracaat ettik. Bu devlet bankası, görevini yapmıyor bize göre. Gerekli incelemeyi yaptılar. Sonra büyük ihtimalle takibi bıraktılar. Bir türlü bize cevap vermiyorlar” diyorlar.
Derhal mevzuatı inceledim. Merkez Bankası yatırım taahhütlü avans kredisi mevzuatı 2020 yılında çıkmış. Mayıs 2022 de yatırım taahhütlü ihracat kredilerinin artırılacağı konusunda birtakım beyanatlar verilmiş. Ama uygulama nerede? Yahut hakikaten uygulama sadece belirli bazı kişilere mi?
Bu konuda benim şahsen söyleyebileceğim bir şey yok.
Ülkemizde halkın tasarrufları yatırım ve kredi ihtiyacını karşılamaya yeterli değil. Bu sebeple bankalar da yurtdışından sendikasyon kredileri alıyorlar. Bu kredileri, yasaların emrettiği şekilde kullandırıyor olmaları lazım.
Devlet, sanayici ve ihracatçıların her türlü ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Ama yazımın ilk kısmında belirttiğim gibi maalesef bazı bankalarda da bekçi Murtazalar var. Hakiki sanayici ve ihracatçı krediye ulaşamıyor. Ondan sonra da bu cari açık niye kapanmıyor diye dövünüp duruyoruz. Meşhur sözdür. Bankacılar yağmur yağarken şemsiyeyi kapatırlar diye.
Beyler, ağalar, paşalar, yapmayın, etmeyin, ülkenizi düşünün. Kendi menfaatinizi değil. Yağmurlu havada şemsiyenizi açın ve sanayici ve ihracatçının ülke için çalışmasına yardım edin.
Daha fazla yazmak istemiyorum.