Kader birbirimizi daha iyi anlayabilmemiz için olsa gerek ki meslektaş ve iş ortağı yaptı.
Benim dört yıllık tecrübem ve Gökçin Aras’ın o inanılmaz müteşebbis ruhu ile vakti zamanında Gökçelik’i kurduk.
Daha sonra işimizi ayırırken isim babası olmam münasebeti ile o isim bende kaldı o da ÜÇGE’yi kurdu.
Ama bu arada ikimiz de bu geçiş döneminde aynı ismi yani Gökçelik’i kullanarak on yıllık markadan istifade ettik.
Yani ayrıldıktan sonra 5 yıl süresince piyasada iki Gökçelik vardı.
Hatta bazı müşteriler bizi ziyaret edip işi diğer Gökçelik’e veriyor ve parasını da bize gönderiyordu. Bazen de sır gibi saklanan yeni işle ilgili kargo yanlışlıkla bize geliyordu.
Almanya fuarında Rus müşterimiz küçük dilini yutmuşçasına, “ya başka biri sizi taklit ediyor ya da siz başka birini taklit ediyorsunuz” demesi karşılığında bizim gülmemiz onu daha da hayrete düşürmüştü.
Daha sonra her şeyde olduğu gibi o konuda da uzlaştık.
Benim bir isteğim olduğunda itiraz ederdi, kızardı ama sonunda duygusallığı ağır basar ve sadece bana değil kimseye, hele hele kardeşlerine asla kıyamazdı.
Piyasalarda çok sorarlardı “Aganla aran nasıl?” diye. Asla sorun olmazdı.
Bir şekilde konuşur anlaşırdık ama sadece aramızda kalırdı sırlarımız halen daha da öyledir.
Hani öyle derin bildiğimiz şeyler değil, aramızda her şey tatlı tatlı ve şaka gibiydi.
Düşünün ki rakip iki firma aynı kazana kepçe sallıyor ama kepçeler birbirine çarpmıyor.
Bunu daha da iyi pekiştirmek için daha üç, dört yıl öncesine kadar şirketlerimizin avukatı bile çocukluk arkadaşımızdı.
Aynı işi yapan meslektaş iki kardeşin aynı sektörde aynı müşteriler ile iş yapması elbette kolay bir şey değildi.
Ama bu konuda müşterilere özellikle kardeşime asla ve asla toz kondurmazdım.
Aynı davranışın karşılığını gördüğümü de söylemeliyim.
Bir başkasına benim hakkımda yapılmış olumsuz tek bir söz duymadım hayatım boyunca.
Bazı müşterilerimiz ise asla ve asla ayrılığımızı kabul etmediler. Bunlardan biri de Beğendikler marketlerinin kurucusu sevgili Mehmet Beğendik idi.
On yıl ortaklıktan sonra yeni dünyalara açıldık. Aramızda asla ve asla mesleğimiz ile ilgili muhabbet etmezdik.
Ama onun dışında bütün ekonomik, siyasal ve sosyal işler hakkında konuşurken ortaklıktan hiç ayrılmamış gibi sohbet ederdik.
Aynı fuarlarda boy gösterirdik ve birbirimizi baş köşede misafir ederdik.
Her zaman birbirimiz ile gurur duyduk ve yaptığımızı bütün işler ile kendimiz yapmış gibi övündük.
Gökçin Aras gerçekten de sektörümüzde dünya çapında tanınan, yaklaşık 25 yıldan bugüne ihracat yapan, istihdam yaratan ve binlerce genç müteşebbise yol açan bir deha girişimci idi.
Ağzından çıkan her kelimenin arkasında büyük bir derinlik vardı.
Kriz zamanları birbirimizi arar neler yapmamız gerektiğini öğütlerdik.
Bir gün Türkiye çapında yapı marketleri olan bir şirket çok sayıda engelli market arabası teklifi istiyor.
Ürün sadece iki firmada var, abi ve kardeşte. İhale elektronik ortamda yapılıyor, karşılıklı fiyatlar aşağı iniyor ve neticede iş birimizde kalıyor.
İşletmenin genel müdürü beni arayarak “sizin başarınızın sırrını şimdi anladım, eğer isteseydiniz aranızda anlaşırdınız biz de mecburen alırdık. İki tarafı da tebrik ediyorum, bunu her yerde anlatacağım, çok büyük güven verdiniz ve sizi asıl şimdi tanıdık” demişti.
Sevgili kardeşim ile işte aramız böyle idi.
Gökçin Aras, babam ve annem adına okullar yaptırdı. Asla ve asla bir yerde okul yaptırdım dediğini duymadım.
O yapmış olduğu hayırları bütün aile adına yaptığını yürekten hissettirirdi.
O tam bir Bursaspor aşığı ve eğitim gönüllüsüydü. Dünya görüşünden asla ama asla taviz vermedi.
Hastalığı uzun sürmedi, yani çok çekmedi. Bu süre içerisinde kendisine ulaşamayan yüzlerce arkadaşı aradı, kendisi hakkında bilgi aldılar ve bazı ilaçlar için kısıtlı olan zamanı asgariye indirmek için cansiperane yardımcı oldular, onlara nasıl teşekkür edeceğimi gerçekten bilemiyorum. Allah onlardan razı olsun, bu sevgi seli bütün ailemizi derinden etkiledi. Sağ olsunlar var olsunlar.
Sayfalarca yazsam anlatamam onu ama şunu belirtmeliyim ki istediği hayatı istediği gibi yaşadı, asla bildiğinden taviz vermedi, başını menfaat için asla öne eğmedi.
Sevgili Ekohaber okuyucuları, aslında yazılarıma 6 Eylül’den sonra devam edeceğimi belirtmiştim ama Tahsin Ardıç’ın bu özel isteğini kıramadım.
Şunu söylemeliyim defalarca yazdım sildim, duygusal kelimeler geldi aklıma, henüz acımız çok yeni onunla ilgili hatıralarımı kitap şeklinde yazmıştım, ilerleyen günlerde tekrar paylaşacağım.
Maalesef Bursa çok önemli bir tecrübeyi ve değerini çok erken kaybetti.
Başlık nereden çıktı derseniz, Gökçin Aras liseye giderken Bursa Devlet Tiyatrosu’nda oynadığı rolünün icabı sakal bırakıyordu ve kendisine o gün bugün hep HACI ABİ diye hitap ediyordum.
Sen ışıklar içinde uyu, diktiğin bayrak daha da yükseklerde dalgalanacaktır sevgili hacı abim benim.