Yereldeki siyasetçiler de Ankara’ya bakarak yol ve yöntem belirler. Bursa’da da benzer bir durum söz konusudur.
Geçen sürede yerel iktidara sahip olanların, ellerindeki mutlak güçle basını da yönetmeye başladıklarına şahit olmuştuk. Yılların marka gazetelerinin yerel iktidarın propaganda makinesi gibi hareket ettiklerini gördük.
Haliyle, dijital yayıncılık ve sosyal medyanın etkisiyle satışları düşen gazeteler, ayakta kalmak için yerel yönetimlerin mali desteğine ihtiyaç duymaktaydılar.
Sonuçta, okunmayan ancak bir şekilde basılan gazeteleri, yıllarca vatandaşlar fonlamış oldu.
Bu işin bir tarafı; bu süreçte yılların basın emekçileri ya basın hayatından çekildi ya da başka mecralarda mesleğini yapmaya çalıştı.
Gazetelerin ayakta kalması için yerel yönetimlerin maddi imkanlarının kullanılması noktasında farklı fikirler olabilir. Ancak bu kaynak sağlanıyor diye yapılan hataların üstünün örtülmesi söz konusuysa, bu kabul edilemez.
Seçimlerde hezimete uğrayan yerel iktidar sürecinde o kadar yanlış işlerle fakir fukara garip gurabanın parası harcandı ki; bunlar yazılıp çizilmediği için unutuldu gitti. Yangın için yapılan süs havuzları, çılgın sulama ihaleleri, seçimden öne Euro bazında neredeyse işin tamamına yakını için verilen avanslar, imar planı değişiklikleri v.b. işler.
Kısa bir süre önce belediye başkanlarının, ailelerine ait yerlerde yaptıkları devasa yapılar haber bile yapılmadı.
O kadar çok şey var ki ifade edilecek…
Basın değil, özgür basın demokrasinin vazgeçilmezidir. Basının özgürleşmesi yöneticilerin yanlış yapmasını önleyen ve onların güçlü kalmasının sağlayan bir unsurdur.
Basın özgürleşmeli, eskiden olduğu gibi halkın sesi olmalıdır.