İnsanların sesini çıkaramadığı bir dönemde sorunların çözülmesi beklenir mi?
Sorunun ortadan kaldırılabilmesi için problemin tanımlanması gerekir. Sonrasında çözüm yolları ortaya konur ve fayda-maliyet analiz yapılarak bir tercihte bulunulur.
Türkiye sosyo-ekonomik açıdan sıkıntılı bir süreci yaşamaktadır. Kısa vadede endişeli olsak ta uzun vadede her şeyin daha iyi olacağını biliyoruz.
Ancak uzun süren bu girdaptan nasıl kurtulacağız, işte bugün soru budur?
Toplumsal bir sözleşme akdedilmeden doğruya, iyiye yönelemeyeceğimiz açıktır. Demokrasi, hukuk ve insan haklarını temel alan bu akdin bilimsel bilgiyle taçlandırılması gerekir.
Kısa vadede böylesi bir toplumsal anlayışının ortaya konamayacağı ortadadır.
O zaman günlük sorunlarımızın hafiflemesi için tek yapabileceğimiz şey bilimsel bilgiye sıkı sıkıya sarılmaktır.
Enflasyon ve hayat pahalılığının vatandaşımızı bunalttığı bir zaman dilimindeyiz. Herkes fiyat artışlarının artık durmasını istiyor.
Peki bunun yolu nedir?
% 70’ e varan resmi enflasyon varken Merkez Bankası faizinin % 42,5 olduğu yerde enflasyon düşer mi?
Serbest piyasa şartlarında yürümeyen bir bono-tahvil piyasanız yokken enflasyon düşer mi?
Para basım miktarınız enflasyon rakamından daha yüksekken enflasyon düşer mi?
Kamu kaynaklarının üretime yönlendirilmediği bir ortamda enflasyon düşer mi?
İthalat-ihracat dengesi sağlanamamış bir ekonomide enflasyon düşer mi?
Asgari ücretin % 50’ e varan oranda arttığı bir ülkede bir sonraki ayın gerçek enflasyonu % 10 ‘ dan az olabilir mi?
Tüm yükün üreticinin üzerine yıkıldığı bir dönemde üretim artar mı, azalır mı?
Büyükşehirlerde yaşanan hayat pahalılığının ülkenin genel enflasyon oranını yukarıya iteceği bilinmiyor mu?
Tabi ki biliniyor, tabi ki bu şartlarda enflasyon düşmez. Bu sebeple ülkemizde fiyat artışlarının azalmasını isteyenlerin azınlıkta olduğunu düşünüyoruz.