AB tarafından 2015 yılında ilk döngüsel ekonomi planı yayınlanmıştır. Ülkemizde, günümüz geleneksel üretim ve tüketim metodu olan “al, kullan, at” kültüründen “al, kullan, yeniden değerlendir-dönüştür”e geçilmiştir. Bu “Döngüsel Ekonomi”ye geçişte bir eylem planı için proje hazırlanması ve uygulamaya konulması gerekli görülmüştür.
2017 yılı sonunda başlayan “Sıfır Atık Hareketi” kapsamında geri kazanım oranı 5 yıllık süre zarfında %15’lik artışla %28 seviyesine çıkarılmıştır. Bu sayede yaklaşık 9 milyon ton atığın gömülerek bertaraf edilmesi yerine işlenerek tekrar değer zincirine dahil edilmesi ve sanayiciye ucuz hammadde olarak sunulması sağlanmış; hem kaynaklar korunmuş hem emisyonlar azaltılmış hem de ekonomik kazançlar elde edilmiştir.
Ayrıca yurdun dört bir yanına inşa edilen düzenli depolama tesisleri ve sayıları bini aşan atık su arıtma tesisleri ile bir yandan toprak ve su kaynakları gibi alıcı ortamlar korunurken bir yandan da önemli sera gazlarından biri olan metan emisyonlarının oluşması önlenmiştir. Bununla birlikte tesislerde oluşan deponi gazı ayrıca toplanarak enerji üretimi sağlanmaktadır.
Diğer taraftan dünyada giderek yaygınlaşan “Eko Etiket” uygulaması üzerinde de durulması gerekmektedir. Ayrıca, kaynak verimliliği ilkesi dahilinde; ürün ve hizmetlerin tüm süreçlerinde çevresel unsurlar göz önüne alınarak “Ulusal Çevre Etiket Sistemi” geliştirilmelidir. Böylece “Küresel Eko Etiket” ağına katılım sağlanarak, sistemin uluslararası boyutta geçerliliği ve tanınırlığı sağlanmış olacaktır.
Su kaynaklarımızın korunması bazında da; tarımda damlama sulama sistemlerine geçiş, buharlaşmayı önleyici yer altı baraj uygulamaları, yağmur suyu hasadı, arıtılmış atık suların yeniden kullanımı, gri su uygulamaları gibi faaliyetler sürdürülmelidir. Bu konuda devlet destek vermektedir.
Küresel bir sorun olan sera gazı emisyonlarının yarattığı iklim değişikliği ile mücadele çeşitli yollarla yapılmaktadır. Burada orman ve deniz gibi “yutak alanları” son derece önemli bir role sahiptir. Çünkü bunlar doğal çözüm alanlarıdır. Ülkemizde arıtma teknolojisi ve tesis sayılarının artması, düzenli depolama ve geri kazanım faaliyetlerinin yaygınlaşması ile birlikte kara kökenli atıkların denizlere ulaşması önlenmiş olacaktır. 2005 yılından sonra hizmete alınan ve halen sayıları 300’ü aşan noktada deniz araçlarından atık alım hizmetlerinin yaygınlaşması ile de önemli gelişme sağlanmıştır.
Bu çalışmaların üzerinde yoğunlaşmanın faydaları görülmüş, Avrupa’da öncü ve dünyada sayılı ülkelerden biri durumuna gelinmiştir. Temiz denizlerin birer göstergesi olan mavi bayraklı plaj sayısında ulaşılan 531 ile dünya üçüncülüğü (TÜRÇEV 2022) elde edilmiştir.
Koruma faaliyetlerinin sürekliliğini sağlamak üzere “Sıfır Atık, Mavi” hareketi başlatılmıştır. Ayrıca Marmara Denizi “Özel Çevre Koruma Alanı” ilan edilerek karbon nötr yolunda önemli adımlar atılmıştır.
Karasal çerçevede de orman varlığında artış sağlanmış, Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü tarafından yayınlanan “Küresel Orman Kaynakları Değerlendirmesi 2020” raporuna (FAO 2020) göre Türkiye, 2010-2020 dönemindeki ağaçlandırma faaliyetlerinde Avrupa’da ilk, dünyada ise 6. sırada yer alarak bu yöndeki katkısını ve gayretini göstermiştir. Son yıllarda korunan alan büyüklüğü 3 kat artarak ülke yüz ölçümünün %12’si mertebelerine çıkmıştır. Dünya tarihine baktığımızda, sanayide yaşanan dönüşümlerin temelinde teknolojik gelişmelerin ana etken olduğunu görmekteyiz. Hâlihazırda dijitalleşmenin hızla geliştiği bir dönemden geçmekteyiz. Hâlâ etkileri devam eden pandemi süreci de bu geçişi hızlandırmıştır. Özellikle savunma sanayinde sağlanan insansız araçlar bu geçişin önemli örnekleri arasında gösterilebilir.
Yapay zekâ teknolojisi ile birlikte; ulaşım, lojistik, enerji verimliliği gibi hususlarda daha etkili ve verimli adımların atılması sağlanmakta, bu durum emisyon yönetimini, çevresel iyileşmeleri ve ekonomik kazançları da beraberinde getirmektedir.
Diğer taraftan bilişim teknolojilerinin hızla gelişmesi, bilgi ve verilere daha kolay ulaşılmasına ve değerlendirilmesine imkân tanımıştır. Oldukça dinamik bir yapıya sahip çevre konuları bu itibarla bilgi sistemlerinin de yaygın olarak kullanıldığı bir alandır. Çevresel bilgilerin toplanması, derlenmesi ve işlenmesi aynı zamanda sağlıklı çevresel politikaların geliştirilmesine de zemin hazırlamaktadır. ÇED raporlarının izin ve izleme sistemlerinin elektronik ortamda yapılması sağlanarak; zaman, iş gücü ve kırtasiye kullanımı noktasında büyük tasarruf imkânı elde edilmektedir.
Önümüzdeki dönemde AB ile başlayan yeşil düzen uygulamaları, sınırda karbon mekanizmaları, karbon ayak izi gibi kavramlar artık sıklıkla karşılaşacağımız terimler arasında yer alacaktır.
Özet olarak artık daha ilgili, daha dikkatli, daha özenli davranmak zorundayız.
Hep yeşil günleriniz olsun.