Geçici koruma altındaki yabancılar, sığınmacılar, düzensiz göçmenler, kesin ya da geçici mülteciler…
Kesin olmayan verilere göre 2023 yılı itibarıyla 5 -6 milyon kişiye ulaşan bu harici nüfusla birlikte ülkemizde yaklaşık 90 milyon insan yaşıyor.
Devlet, Ankara’sıyla, genel idaresiyle, yerel idareleriyle bu 90 milyonuna barınma, gıda, güvenlik, su, elektrik, ısınma, eğitim, öğretim, kanalizasyon velhasıl her tür ihtiyaçlarına cevap verme durumunda.
Büyük kentlerimize bu denli dengesiz nüfus akınlarıyla işte bütün sistem error veriyor. Sağlıklı planlama yapabilmek, planları bir şekilde uygulamak da adı devlet de olsa her babayiğidin harcı değil.
Sadece temel ihtiyaçlar mı cevap verilemeyen? Cezaevlerimiz mesela; ekmek gibi, su gibi ihtiyaç. Sadece ceza ve tutukevleri mi? Suçla mücadelede rehabilitasyon merkezleri, denetimli serbestlik uygulama ve kontrol merkezleri gibi modern müesseseler.
Belki şu satırları okurken konu size yabancı ama maazallah Allah düşürmeye görsün konu bir gün yaşamınızın merkezine oturabilir, en yaşamsal meselemiz olarak algılayabilirsiniz. Yine de başkalarının yaşadığı sıkıntı dert ve üzüntüleri sosyal sorunluluk ve empati çerçevesinde değerlendirip bugünden bir “büyük sorun” olarak algılamak ve duyarlılığa sahip olmak daha iyisi.
Genel bilgilerle başlayalım; İstatistiklere bakıldığında 2023 rakamlarıyla takribi 300.000 tutuklu ve hükümlü barındırıyoruz. Her bin kişiden 33’ü içeride. Dünya ortalamasında bu sayı binde 12,5.
İlginç bir istatistik daha, tutuklu ve hükümlülerin %96’sı erkek, sadece %4’ü kadın. Alın size üzerine araştırmalar, kitaplar yazılası bir resim. Sayının üçte biri açık cezaevinde. Kalanı kapalı ve korumalı cezaevlerinde. Toplamın yarısı 18-40 yaş aralığında. Mahkumların yüzde 17,2’sinin uyuşturucu suçlarından hüküm giymiş, diğer suçlar (yüzde 21,1), cinayet (yüzde 13,8), hırsızlık (yüzde 12,3), yağma (yüzde 9), hakaret ve darp (yüzde 6,2), cinsel suçlar (yüzde 3,8), tecavüz (yüzde 3,8) ve trafik suçu (yüzde 2,7).
Avrupa’da nüfusa oranla tutuklanma ve mahkûmiyet alan sayısında kafadayız. Ancak Amerika bu işte Avrupa’ya da bize de bir garip (2-3 misli) fark atıyor. 2.2 milyon kişi orada demir parmaklıklar arasında ve Amerika’yı sırasıyla Çin (1 milyon 650 bin), Rusya (640 bin), Brezilya (607 bin) Hindistan (418 bin), Tayland (311 bin), Meksika (255 bin) ve İran (225 bin) takip ediyor. Dünyada ise yaklaşık 10 milyon kişinin cezaevlerinde olduğu istatistiklerde dile getiriliyor.
Genel bilgi sonrası bu konuda da “çuvallamış” olduğumuzu üzüntüyle belirteyim. Mevcut ceza ve tutukevi kapasitemiz 90 milyona, kentsel nüfusa, ihtiyaçlara cevap vermekten çok uzak. Yol kadar köprü kadar hatta ekmek, su kadar önemli ve acil ihtiyaç oysa. İnsanların insanlığa yakışmayacak biçimde tıkış tıkış yaşadığı, duş tuvalet yemek iletişim ve sair ihtiyaçlarının çağ dışı şekilde giderildiği ortamlar bu çağa uygun değil. “Beter olsunlar!” yaklaşımına karşı tutukluların neredeyse dörtte birinin suçlanmalardan aklanarak çıktıklarını, beş yıl içerde yatıp pardon denilenlerin oranın hiç de az olmadığı bir iklimi hatırlatmak isterim. Kaldı ki tutuklu ve hükümlüler için de kabul ettiğimiz Anayasal ve altına imza attığımız uluslararası kurallar var.
Cezaevleri kapasitesi yetersiz olduğu için de geçtiğimiz günlerde çıkarılan yasayla mahkumların önemli bir kısmı salıverilmeye başlandı ki örtülü de olsa doğrudan da olsa af yasalarının topluma verdiği zararları, hukuka olan güveni sarsışını izaha gerek yok.
Her bir icra dosyasında tahsil edilen tutarların yüzde ikisinin cezaevleri yapı pulu harcı olarak alacaklısından kesildiğini, bu rakamın korkunç boyutlarda devlette toplandığını biliyoruz. Ancak gerek rakam toplamına gerekse ne kadarının cezaevleri yapımına harcandığına dair maalesef güvenilir bir haber ya da istatistik bilgiye rastlayamadık. (pek çok akçeli hususta olduğu gibi.)
Sözün özü; Ceza ve tutuk evleri ile rehabilitasyon merkezleri, çocuklar için ıslah evleri de temel ihtiyaçlar kadar önemlidir. Atatürk‘ün düşlediği, hepimizin özlemi olan hak ve özgürlüklerimizin de teminatı olacak muasır medeniyet ülküsü için her birimizin duyarlığı, devletin de gerekli, zorunlu ve yeterli yatırım ve düzenlemeleri şarttır.
Saygılarımla.