Önce Uludağ’ı tanıyalım ve sonra nasıl geliştireceğimizin planlarını yapalım. Geçen hafta Bursa Hakimiyet Gazetesi Köşe Yazarı Namık Göz, “Dört mevsim Uludağ için öneri; termal su oteller bölgesine çıkarılmalı” başlıklı yazısıyla, Uludağ’daki son gelişmeleri, geçmişteki hareketleri de hatırlatarak, değerlendirdi. Ve de TÜRSAB Genel Başkan Yardımcısı Hasan Eker’den Uludağ Oteller Bölgesine termal su çıkarılması önerisi geldiğini, kendisiyle yaptığı söyleşide anlatılanları, okurlarına aktardı.
Bir turizmcinin Uludağ ile ilgilenmesi beni sevindirdi, bunu fırsat bilerek Sayın Hasan Eker’e Uludağ’ın dört mevsim turizmine açılması için bir önerim var, Ağustos ayı Alp Dağları’nın yaz turizmi açısından en yoğun olduğu aylardan biri ve Uludağ da, üzerindeki köknar ormanları örtüsüyle adeta Alpler’in uzantısı konumunda, lütfen TÜRSAB’tan ve Alan Başkanlığı’ndan da ilgililerin, hatta ilgi duyan medya mensuplarının, örneğin sevgili Namık Göz’ün de katılacağı bir grup olarak Alp Dağları’nın eteklerindeki kasabalardan birine gidin, konaklayın, sonra o kasabayı dağla bütünleştiren ormanların içine ve de kayak alanları çevresine dalın, bakın neler göreceksiniz.
Alp Dağları ve Uludağ alt kotlarda değişik ağaç türleriyle ve sonrasında köknar çamı ormanlarıyla kaplı, bu çam türü, dünyanın bu bölgesinde sadece Alpler’de ve Uludağ’da yaşıyor. Alpler’de bu ormanların içindeki alanlar ve dışındaki kayak pistlerinin olmadığı ormansız alanların yürüyüşe uygun bölümleri, yaz aylarında kullanılan binlerce kilometre yürüyüş patikalarıyla kaplı, bu patika ağları çok detaylı yönlendirme levhalarıyla donatılmış durumda, bir patika kavşağına geldiğinizde yön levhalarıyla size parkurunuzun tüm bilgileri, örneğin bir sonraki kavşağın adı ve mesafesi, o mesafeyi kaç dakikada yürüyebileceğiniz, o kavşaktan sonraki hedefleriniz size aktarılıyor. Ayrıca elinizdeki telefonunuzda bu yürüyüş yolları ağı haritası, tüm bu bilgilerle yer alıyor.
Avrupalı artık yaz tatillerini deniz kıyılarında değil, Alpler’de yürüyerek geçiriyor. Tatile çıkarken özel arabalarını kullanmıyorlar, trenlerle planladıkları alanın en yakın istasyonuna geliyorlar ve planladıkları alandaki otellerine yerleşiyorlar. Tatilleri süresince her gün, sırtlarında çantaları, ellerinde haritalarıyla gün boyu yürüyorlar. Bu vesile ile bir anımı da aktarayım sizlere, Alpler’de, kayak bölgesindeki bir otel sahibi ile yaptığımız sohbette, “Biz artık kış turizmcisi değiliz, gelirimizin %60’ını yaz aylarında, yaz turizmiyle kazanıyoruz’ demişti.
Gelin Alpler’in bu geliri getiren özelliklerine, yani yaz aylarında ziyaretçilerini cezbeden özelliklerine ve de nasıl düzenlemeler yapıldığına göz atalım;
Alpler, Avrupa kıtasının en yüksek ve en gözde dağ silsilesi, 4000 metrenin üzerindeki kar kaplı zirvelere kadar, yürüyüşçüler ve koşucular da olmak üzere doğasever herkes için harika bir yaşam ortamı. Alpleri keşfetmek için uzun yürüyüş patikalarından oluşan bir Via Alpina ağını öğrenin önce. Via Alpina 8 Alp ülkesinden çeşitli oluşumlar tarafından 2000 yılında yaratılmış bir proje. Amacı dağlık alanlarda sürdürülebilir gelişmeyi desteklemek, Alpin kültürlerini tanıtmak ve bu kültürler arasındaki değişimleri kolaylaştırmak, olmuştur. Proje toplam 4594 km uzunluğa sahip 342 etap yürüyüş parkurundan oluşuyor.
Aslında bu oluşum tek bir patika değil, patikalar ağı, her biri bir renk ile adlandırılmış yürüyüş patikaları ağı, Kırmızı, Mavi, Sarı, Yeşil ve Mor patikalar olarak adlandırılmış. 161 etap ile Kırmızı Patika, patikaların en uzunu, İtalya’da Trieste’den başlayıp, Monaco’da biten, 8 farklı ülkenin, Avusturya, Fransa, Almanya, İtalya, Lihtenştayn, Monako, Slovenya ve İsviçre’nin Alp bölgelerinden geçen bir patikalar ağı. En kısası tamamı İsviçre hudutları içinde kalan Yeşil Patika. Yukarıdaki haritaya göz atarsanız, Sarı, Yeşil ve Mavi Patikaların birbirini takip ettiğini ve zaman zaman Kırmızı Patikayla kesiştiğini göreceksiniz. Bu sayede Trieste’den veya Monaco’dan başlayarak, 4 patika üzerinden bir döngü çizip tekrar çıktığınız noktaya ulaşmanız mümkün. Rotanızı kendi başınıza çizebilirsiniz, 20 litrelik sırt çantanıza aletlerinizi ve yiyeceğinizi doldurup, sabah gün ağarırken yola çıkabilirsiniz ve gün batana kadar, yürüyerek ve bazen koşarak, arada kısa molalar vererek yolunuza devam ederesiniz. Geceleri de geçici kamp alanı veya bir dağ evinde konaklayabilirsiniz…
İşte Avrupalıların artık deniz yerine uyguladıkları tatil programından örnek bir kesit…