USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Yeni yıla girerken (1)

28-12-2022

Gündemi çok yüklü geçen bir yılı geride bırakıyoruz. Önümüzdeki hafta yeni bir yıla başlayacağız.

2023 yılının çok yoğun geçeceği şimdiden söylenebilir. Gündemdeki birinci konu, Cumhuriyetimizin 100. yılının tamamlanacak olması. Yıl içerisinde bu konuda çok yazı yazılacak, kitaplar yayınlanacak, söyleşiler, toplantılar olacak, medyada sıkça gündeme gelecek ve etkinlikler yapılacaktır.

İkinci önemli saymamız gereken ise, seçimlerdir. Bunu bir kenara koyup yeni yüzyıl için bir hazırlık değerlendirmesi yapmak istiyorum. 2023 yılı cumhuriyetimizin 200’üncü yılının başlangıcı olacak. İlk 100 yıl; inişli-çıkışlı, üzücü-se­vindirici birçok olayı yaşattı bizlere. Bir imparatorluk; milyon­larca kilometre karelerden Anadolu’nun ortasında küçük bir bölgeye sıkışmış hale geldi. Ama Büyük Önder Mustafa Kemal’in liderli­ğinde tekrar silkinip, dev­let olarak yeniden kurulan Türkiye Cumhuri­yeti’nin ilk 100 yılı 1923’te başladı. İkinci yüzyıla; ön­cekinden daha birikimli, daha büyük nüfuslu, ne­redeyse tamamına ya­kını değişik kademelerde öğrenim görmüş, belirli seviyede sanayileşmiş bir ülke ola­rak giriyoruz. Günlük kısır çekişmelerden başımızı kaldırıp, dünyadaki geliş­meleri önümüze koyup, gelecekte nelerin olaca­ğına bakıp, gündemimizi ona göre düzenlemeliyiz.

Bu gündemde ana başlıklar olarak neleri öne almalıyız sorusuna karşılık, şu maddelere bu aşamada kı­saca göz atalım:

-Ekonomik Durum:

Dünya ülkelerinin ekonomilerinin çoğunluğunda, finans sektörü 1980 sonrası dönemde belirgin şekilde reel ekono­minin önüne geçti. Bu süreçte tarımın ve sanayi sektörünün hem milli gelir hem de iş gücü içindeki oranı geriledi.

Ancak son dönemdeki 2008-2009 krizinde ve Corona sal­gınında yaşananlar, asıl önemli olanın reel ekonomi oldu­ğunu gösterdi. Tarım ve sanayi sektörleri güçlü olan ülkeler bu kriz dönemlerini diğer ülkelere göre daha az zararla atlatabildiler. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında reel ekonomiye ve üretime öncelik verildiği takdirde, eko­nominin kırılganlığı azaltılabilecektir.

-Tarımda Reform:

İklim değişikliğinin ve dünya ülkelerindeki nüfus ve gelir artışlarının gıda talebini yükseltmesi sonrasında; tarımsal üretimi yükseltecek politikalar tekrar gündeme geldi. Ülke­ler arasındaki sorunların, çatışmaların, yaptırımların ve am­bargoların artması ise gıda güvenliği ve stok oluşturma konularını ön plana çıkardı.

Gelecek dönemde; üretimde teknoloji kullanımını yay­gınlaştıracak, ürün pazarlamasındaki sorunları çözecek kap­samlı bir tarım reformu hem verimliliği ve üretimi yükseltecek hem de enflasyonun kalıcı olarak düşürülme­sine katkıda bulunacaktır.

-Sanayileşme:

Sanayi dallarında yeni bir yatırım atılımının başlatılması, mevcut tesislerdeki verimliliğin, dijital ve yeşil dönüşümün birlikte yürütüleceği bir programla yükseltilmesi; ekonomi­nin istikrarlı ve yüksek hızlı bir büyüme ivmesine kavuş­masını sağlayabilir. Sanayi yatırımlarının artması tüm sektörleri canlandırırken, işsizliğin de kalıcı olarak azaltılma­sına katkıda bulunacaktır.

Ülkemizin jeopolitik pozisyonu bu konuda yatırımcı­mıza büyük avantajlar sağlamaktadır. Sanayi ürünlerimizin belli dallarda gelişmiş ülkelerde tercih edilmekte olması bunun bir göstergesidir. Konuya devam edeceğim.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?